source_file
stringlengths
8
137
extracted_text
stringlengths
58
625k
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_MaliUzlastirma9a900dc7.docx
(04 KASIM 2003 TARİHLİ VE 25279 SAYILI RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMIŞTIR.) -
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_MaliUzlastirmaa56abc51.docx
(26 TEMMUZ 2006 TARİHLİ VE 26240 SAYILI RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMIŞTIR.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: ELEKTRİK PİYASASINDA MALİ UZLAŞTIRMA YAPILMASINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞİN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA DAİR TEBLİĞ MADDE 1- 4 Kasım 2003 tarihli ve 25279 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” yürürlükten kaldırılmıştır. MADDE 2- Temmuz 2006’ya ilişkin yapılan faturalama işlemleri, adı geçen Tebliğ kapsamında sonuçlandırılır. MADDE 3- Bu Tebliğ 01/08/2006 tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 4- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür. -
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_MaliUzlastirmac3f4de6f.docx
(4 Kasım 2003 tarihli ve 25279 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanlığından : Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç ve Kapsam, Hukuki Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar Amaç Madde 1- Bu Tebliğin amacı, enerjisi alım ve satım miktarları arasındaki farklılıkların Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi tarafından mali açıdan uzlaştırılmasına ilişkin olarak yapılacak uygulamalara dair usul ve esasların düzenlenmesidir. Kapsam Madde 2- Bu Tebliğ, Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi tarafından ya taraf tutulacak tüzel kişiler arasındaki enerjisi alım satımı sonucunda ortaya çıkan farklılıkların mali açıdan uzlaştırmasına ilişkin usul ve esasları kapsar. Kapasite alım ve satımı bu Tebliğ kapsamında değerlendirilmez. Hukuki dayanak Madde 3- Bu Tebliğ, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak hazırlanmıştır. Tanımlar ve kısaltmalar Madde 4- Bu Tebliğde geçen ; Kanun: 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununu, Kurum: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunu, Kurul: Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunu, TEİAŞ: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketini, TETAŞ: Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketini, Bara: Aynı gerilimdeki fiderlerin bağlandığı iletkeni, Dağıtım sistemi: Bir dağıtım şirketinin, belirlenmiş bölgesinde işlettiği ve/veya sahip olduğu dağıtım tesisleri ve şebekesini, Dağıtım şirketi: Belirlenen bir bölgede dağıtımı ile iştigal eden tüzel kişiyi, Elektrik enerjisi açığı: Bir katılımcının satışını yaptığı enerji miktarının, ürettiğinden veya alımını yaptığı enerji miktarından fazla olmasını, Elektrik enerjisi fazlası: Bir katılımcının satışını yaptığı enerji miktarının, ürettiğinden veya alımını yaptığı enerji miktarından az olmasını, İkili anlaşmalar: Gerçek veya tüzel kişiler ile lisans sahibi tüzel kişiler arasında ya da lisans sahibi tüzel kişilerin kendi aralarında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, enerjisi ve/veya kapasitenin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmaları, İletim sistemi: Elektrik iletim tesisleri ve şebekesini, İlgili formlar: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi tarafından hazırlanan ve TEİAŞ’ın internet sayfasında yayınlanan formları, İlgili mevzuat: Elektrik piyasasına ilişkin kanun, yönetmelik, tebliğ, genelge, Kurul kararları ile ilgili tüzel kişilerin sahip oldukları lisans veya lisansları, Katılımcı: İkili anlaşmaların ya tabi taraflarını, Katılımcı yetkilileri: Katılımcı tarafından yetkilendirilmiş ve isimleri TEİAŞ ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiye bildirilmiş gerçek kişileri, Mali uzlaştırma: Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezine bildirilen ile gerçekleşen alım satımlar dikkate alınarak katılımcıların borçlu ya da alacaklı oldukları tutarların hesaplanmasını, Müşteri: Toptan satış şirketleri, perakende satış şirketleri, perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketleri ve serbest tüketicileri, Piyasa: Üretim, iletim, dağıtım, toptan satış, perakende satış, perakende satış hizmeti, ithalat ve ihracat dahil olmak üzere enerjisi ve kapasite alım satımı veya ticareti faaliyetleri ile bu faaliyetlere ilişkin işlemlerden oluşan enerjisi piyasasını, Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi (PMUM): Katılımcıların borçlu ya da alacaklı oldukları tutarları hesaplamak suretiyle, sistemini çalıştıran TEİAŞ bünyesindeki merkezi, Serbest tüketici: Kurul tarafından belirlenen enerjisi miktarından daha fazla tüketimde bulunması veya iletim sistemine doğrudan bağlı olması nedeniyle tedarikçisini seçme serbestisine sahip gerçek veya tüzel kişiyi, Tedarikçi: Müşterilerine enerjisi ve/veya kapasite sağlayan üretim şirketleri, otoprodüktörler, otoprodüktör grupları, toptan satış şirketleri, perakende satış şirketleri, perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerini, Tüketici: Elektriği kendi ihtiyaçları için alan serbest ve serbest olmayan tüketicileri, Yedek tedarik anlaşması: Üretim, otoprodüktör veya otoprodüktör grubu ı sahibi tüzel kişilerin ikili anlaşmaları kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek amacıyla diğer tedarikçilerle yaptıkları anlaşmayı, Yük alma: Bir üretim ünitesinin TEİAŞ talimatıyla sisteme enerjisi vermeye başladığı veya bu enerjiyi artırdığı durumu, Yük alma fiyatı: Yük almak suretiyle üretilen ilave her bir kWh için belirlenen bedeli, Yük atma: Bir üretim ünitesinin TEİAŞ talimatıyla sisteme verdiği enerjisini kestiği veya bu enerjiyi azalttığı durumu, Yük atma fiyatı: Yük atmak suretiyle üretilmeyen her bir kWh için belirlenen bedeli, Yedek tedarikçi: Üretim, otoprodüktör veya otoprodüktör grubu ı sahibi tüzel kişilere, ikili anlaşmaları kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek amacıyla ve bu Tebliğde öngörülen usul ve esaslar dahilinde yedek tedarik sağlayan diğer tedarikçileri, ifade eder. İKİNCİ BÖLÜM Mali Uzlaştırmaya İlişkin Hükümler Genel hükümler Madde 5- Elektrik enerjisinin üretim lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından üretildiği zaman dilimi içerisinde tüketiciler tarafından tüketilmesi esastır. PMUM’a katılımcılar tarafından yapılan bildirimlerdeki miktarların ve/veya üretimlerin tüketimler ile karşılaştırılması sonucunda; a) Elektrik enerjisi açığı tespit edilen katılımcının, elektrik enerjisi açığının karşılanması sonucu ödemesi gereken tutar, b) Elektrik enerjisi fazlası tespit edilen katılımcıya, sisteme aktardığı enerji karşılığı ödenecek tutar, PMUM tarafından her bir uzlaştırma dönemi itibarıyla aylık bazda hesaplanarak TETAŞ ve ilgili katılımcılara yazılı olarak bildirilir. Aynı tüzel kişilik adı altında birden fazla lisansla üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler, her bir tesis bazında veya portföy oluşturmak suretiyle, üretim tesislerinin üretimlerinin toplamı üzerinden ya tabi olup olmayacakları konusunda seçim hakkına sahiptirler. Tedarikçiler, portföylerinde bulunan tüketicilerinin toplam tüketimleri üzerinden veya her bir tüketicinin ayrı ayrı tüketimleri üzerinden ya tabi olup olmayacakları konusunda seçim hakkına sahiptirler. Serbest tüketiciler, serbest tüketici limitini geçtikleri her bir ölçüm noktası için sadece bir tedarikçi ile ikili anlaşma yapabilir. Üretim faaliyeti gösteren tüzel kişilerin serbest tüketici niteliği taşımayan ancak ilgili mevzuat çerçevesinde elektrik enerjisi satışı yapılmasına izin verilen tüketicileri, serbest tüketici niteliği kazanmadıkları sürece başka bir tedarikçi ile ikili anlaşma yapamaz. Bu Tebliğ kapsamındaki yük alma ve yük atma fiyatları üzerinden yapılacak uygulamanın başladığı tarih itibarıyla PMUM’a kayıt yaptırmamış olan katılımcılar iletim ve/veya dağıtım sistemini kullanarak müşterilerine enerjisi temin edemezler. Katılımcılar Madde 6- Aşağıdaki tüzel kişiler katılımcı olarak kabul edilir; a) Üretim lisansı sahibi tüzel kişiler, b) Otoprodüktör lisansı sahibi tüzel kişiler, c) Otoprodüktör grubu lisansı sahibi tüzel kişiler, d) Serbest tüketicilerle yaptıkları ikili anlaşmalar ile ithalat kapsamındaki faaliyetleri çerçevesinde perakende satış lisansı sahibi tüzel kişiler, e) İthalat ve/veya ihracat faaliyetleri kapsamındaki anlaşmaları ile serbest tüketicilerle yaptıkları ikili anlaşmalar için özel sektör toptan satış lisansı sahibi tüzel kişiler. Bir üretim tesisinin barasından doğrudan beslenen ve iletim veya dağıtım sistemi ile başka bağlantısı bulunmayan tüketiciler ile yapılan anlaşmalar bu Tebliğ kapsamında değerlendirilmez. Bir üretim tesisinin iletim ve/veya dağıtım sistemine bağlı müşterisi olmaması durumunda, bağlı olduğu iletim ve/veya dağıtım sisteminden aldığı ve bu sisteme verdiği enerjisi, enerjisi açığı veya fazlası olarak değerlendirilir ve ya tabi tutulur. Bu tüzel kişilerin PMUM’a kayıt olması zorunludur. Mali uzlaştırmaya tabi anlaşmalar Madde 7- İkili anlaşmalar ile yedek tedarik anlaşmaları mali uzlaştırmaya tabidir. Serbest tüketiciler ile yapılan ikili anlaşmalarda tüketiciden kaynaklanabilecek dengesizliklerden PMUM’a karşı tedarikçisi sorumludur. Üretim, otoprodüktör veya otoprodüktör grubu ı sahibi tüzel kişiler; a) Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliği ve Elektrik Piyasası Dağıtım Yönetmeliği hükümleri uyarınca TEİAŞ’a ve/veya dağıtım ı sahibi tüzel kişilere bildirdikleri planlı devre dışı olma durumlarında, b) PMUM tarafından uygun bulunması halinde plansız devre dışı olma ve zorunlu devre dışı olma durumlarında, ikili anlaşmaları kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek amacıyla diğer tedarikçilerle yedek tedarik anlaşması yapabilir. Yedek tedariğin gerekçesi, başlangıç ve muhtemel bitiş zamanları, yedek tedarik formları ile istenen tüm ler PMUM’a iletilir. Yedek tedarik nedeni olarak gösterilen planlı, plansız ve zorunlu devre dışı olma durumlarında; ilgili mevzuat hükümleri gereğince TEİAŞ’a yapılması gereken bildirimlerde yer alan ler TEİAŞ’ın ilgili birimi tarafından 2 iş günü içerisinde PMUM’a teyit edilir. Yedek tedarik yolu ile temin edilecek elektrik enerjisi miktarı tedarikçinin ında belirtilen yıllık üretim kapasitesinin yedek tedariğin yapıldığı süreye (günlük-saatlik) oransal olarak tekabül eden miktarını geçemez. Yedek tedarik miktarının hesaplanmasında, geçici kabulü yapılarak devreye alınmamış ünite ve/veya ünitelerin, ta kayıtlı yıllık üretim kapasitesi içindeki payı dikkate alınmaz. Tedarikçi ve/veya tedarikçilerle yapılan yedek tedarik anlaşma ve/veya anlaşmalarına ilişkin ler, ilgili formların doldurması suretiyle bu tebliğin 9 uncu maddesinde belirtilen usule göre tedarikçi tarafından PMUM’a bildirir. Katılımcıların kayıt olması Madde 8- Katılımcıların, PMUM’a kayıt olmaları zorunludur. Kayıt işlemi için; PMUM tarafından internet sayfasında duyurulan belgeler ve ilgili formlar, formlarda imzası bulunan tarafların noter onaylı yetki belgeleri ve imza sirkülerleri ile birlikte katılımcılar tarafından PMUM’a elden teslim edilir. İlgili formlardaki kod numaraları PMUM tarafından verilir. PMUM; formların gereğine uygun olarak teslim edilip edilmediği hakkındaki değerlendirmeyi, sunulan belgelerin PMUM evrakına giriş tarihini izleyen 10 iş günü içerisinde tamamlar. Gereğine uygun olarak yapılmadığı tespit edilen başvurulardaki eksikliklerin 10 iş günü içerisinde giderilmesi Katılımcıdan istenerek, giderilmediği takdirde Katılımcının kaydının yapılmayacağı katılımcıya bildirilir. Eksikliklerini 10 gün içerisinde tamamlayan katılımcıların kaydı hemen yapılır. Katılımcının PMUM’a kaydının yapılmasını izleyen 10 iş günü içerisinde, katılımcının ve/veya serbest tüketicinin tesislerinde yer alan ölçüm sistemlerinin karşılıklı kayıt altına alınması için; a) PMUM, katılımcı ve TEİAŞ ve/veya dağıtım ı sahibi tüzel kişiye yazılı bildirimde bulunur. Ölçüm sistemleri, katılımcı yetkilisi ile TEİAŞ ve/veya dağıtım ı sahibi tüzel kişi yetkilisi tarafından, yazılı bildirimde yer alan tarih ve saatte kayıt altına alınır. Bu işlemler sırasında ilgili formlarda belirtilen testler, gerekiyorsa, ölçüm sisteminin iletim sistemine bağlı olması halinde TEİAŞ yetkilileri, dağıtım sistemine bağlı olması halinde ilgili dağıtım ı sahibi tüzel kişi yetkilileri tarafından gerçekleştirilir. Mevcut tesislerdeki ölçüm sistemlerinde yer alan sayaçların damga süreleri kontrol edilir ve damga yenileme süreleri dolmamış sayaçların testleri, test gerekçelerinin TEİAŞ tarafından uygun bulunması halinde yapılır. b) Testler sırasında ölçüm sistemini oluşturan her bir teçhizatın gerekli fonksiyonlarının ilgili mevzuatta tanımlanan özellikleri ve hassasiyet sınıflarını haiz olup olmadığı kontrol edilerek ilgili formlarda yer alan test tutanağına işlenir, ölçüm devrelerinde gerekli yerlerin mühürleri kontrol edilir ve mühürlenmemiş yerler varsa yetkililer tarafından mühürlenir. PMUM tarafından verilen uzlaştırma sayaç kayıt numarası olan bir ölçüm noktasının daha önce yapılan testleri bir yıl için geçerli sayılır. Ölçüm sistemlerinin karşılıklı kayıt altına alınması sırasında, ilgili formlarda yer alan ilk endeks tespit protokolü ile test tutanağı düzenlenir. Düzenlenen formlar imza altına alınarak PMUM’a teslim edilir. İlk endeks tespit protokolünün düzenlendiği tarihten itibaren enerji alış verişi başlar ve katılımcılar ya tabi tutulur. Bu tarihten itibaren, katılımcının müşterisi olan serbest tüketicinin, daha önceki tedarikçisinden yaptığı enerji alımı sona erer. Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezine bildirimlerin yapılması Madde 9- Katılımcılar, birbirleriyle yaptıkları elektrik enerjisi alışverişine ilişkin leri ilgili formları doldurmak suretiyle, her ayın son gününü takip eden 2 iş günü içerisinde PMUM’a yazılı olarak bildirir. Bildirimler, bildirime taraf olan her iki piyasa katılımcısı tarafından ortak olarak yapılır. Uzlaştırma dönemleri Madde 10- Mali uzlaştırma dönemleri; a) 06.00 – 17.00, b) 17.00 – 22.00, c) 22.00 – 06.00, saatleri arasına karşılık gelen, gündüz, puant ve gece zaman dilimleri olarak uygulanır. Bu dönemlerin sayısı, ölçme-iletişim-kontrol altyapısının gelişimine paralel olarak artırılabilir. Yük alma ve yük atma fiyatlarının uygulanması Madde 11- Bir uzlaştırma dönemi için enerjisi fazlası veya enerjisi açığı olması hallerinde ortaya çıkan dengesizliklerin giderilmesi sonucu ödenmesi gereken tutarlar, PMUM tarafından ilgili taraflara bildirilir. Ortaya çıkan dengesizlikler, TETAŞ'ın enerjisi alımı yaptığı üretim tesislerinden yük alma ve yük atma suretiyle giderilir. TETAŞ’ın, her bir uzlaştırma dönemi için dengelemeye ilişkin yük alma ve yük atma fiyatları; içerisinde bulunulan ayın son günü saat 10:00’dan takip eden ayın son günü saat 10:00’a kadar geçerli olmak üzere, her ayın 20’sine kadar TETAŞ tarafından Kuruma teklif edilir ve her ayın son gününe kadar Kurum tarafından onaylanır. Onaylanan fiyatlar; Kurum, TETAŞ ve TEİAŞ’ın internet sayfasında yayınlanır. Tüketicilere doğrudan satış yapan tedarikçiler, tüketicilerin iletim ve/veya dağıtım sistemine bağlantı noktalarına göre, teknik ve/veya teknik olmayan kayıp miktarlarını da karşılayacak şekilde tedarik etmek zorundadır. Mali uzlaştırmanın gerçekleştirilmesi Madde 12- Uzlaştırma işlemi sayaçlardan okunan değerler ve PMUM’a yapılan bildirimler üzerinden aylık bazda gerçekleştirilir. Üretim tesisi ve tüketicilerin bulunduğu dağıtım bölgesindeki dağıtım ı sahibi tüzel kişi veya TEİAŞ tarafından uzlaştırma dönemleri itibarıyla her ayın son günü yapılan ölçümlerde tespit edilen değerler, ilgili formlarda yer alan sayaç okuma tutanağına kaydedilerek beş iş günü içerisinde PMUM’a teslim edilir. PMUM’a gönderilen sayaç okuma tutanakları esas alınarak mali uzlaştırma gerçekleştirilir. PMUM’a bildirilen miktarlar aşağıdakilerden oluşur: 1. İletim ve/veya dağıtım sistemine verilen toplam üretim miktarı, 2. Toplam alım miktarı, 3. Toplam satış miktarı. Elektrik enerjisi açığı veya elektrik enerjisi fazlası; (1) numaralı miktara (2) numaralı miktarın eklenmesi ve (3) numaralı miktarın çıkarılması ile hesaplanır. Rüzgar enerjisine dayalı veya kanal tipi hidrolik üretim tesisi ına sahip tüzel kişiler hariç olmak üzere üretim ve otoprodüktör grubu ı sahibi tüzel kişiler için (2) numaralı miktar, toptan satış ve perakende satış ı sahibi tüzel kişiler için (1) numaralı miktar sıfır olarak kabul edilir. Bu hesaplamalar sonucunda eksi (-) bir değer çıkması durumunda, ilgili katılımcının elektrik enerjisi açığı olduğu değerlendirilir ve bulunan elektrik enerjisi açığı miktarı ile TETAŞ yük alma fiyatının çarpımı sonucu katılımcı tarafından ödenecek tutar, PMUM tarafından hesaplanır ve her ayın 15’ine kadar TETAŞ’a ve ilgili katılımcıya yazılı olarak bildirilir. TETAŞ, bildirimin alındığı tarihten itibaren beş iş günü içerisinde bildirimde yer alan tutarlara göre düzenlenen faturayı ilgili katılımcıya gönderir. Bu hesaplamalar sonucunda artı (+) bir değer çıkması durumunda, ilgili katılımcı elektrik enerjisi fazlasına sahip olarak değerlendirilir ve bulunan elektrik enerjisi fazlası miktarı ile TETAŞ yük atma fiyatının çarpımı sonucu katılımcıya ödenecek tutar, PMUM tarafından hesaplanır ve her ayın 15’ine kadar TETAŞ’a ve ilgili katılımcıya yazılı olarak bildirilir. Ödeme yapılacak katılımcı, bildirimin alındığı tarihten itibaren beş iş günü içerisinde bildirimde yer alan tutarlara göre düzenlenen faturayı TETAŞ’a gönderir. Mali uzlaştırma işlemleri sonucunda PMUM tarafından yapılan bildirimlerde yer alan tutarlar içerisinde mevzuat gereği olan vergi ve harçlar yer almaz. Ölçüm, ölçüm noktaları ve ölçüm noktalarında kullanılacak sayaçlar Madde 13- Sayaç okumaları; her ayın son günü saat 10:00 itibariyle katılımcı yetkilisinin de iştirakiyle, üretim tesisi ve tüketicilerin bulunduğu dağıtım bölgesindeki dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi veya TEİAŞ yetkilisi tarafından yapılır. Bir ay süresince, her bir uzlaştırma dönemine ait; a) Sistemden çekilen kWh olarak enerji, b) Sisteme verilen kWh olarak enerji, değerleri sayaç üzerinden okunarak sayaç okuma tutanağına işlenir ve tutanak ilgili taraflarca imzalanır. Dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi veya TEİAŞ yetkilisinin sayaç okuma işlemine zamanında katılmaması durumunda hazır bulunan diğer taraf temsilcisi tarafından sayaç okunur ve okuma tutanağı hazırlanarak imzalanır. Hazır bulunanlarca imzalanan bu tutanak, katılımcı yetkilisi tarafından okumanın yapılmasını müteakip en geç 3 iş günü içerisinde yazılı ve elektronik ortamda PMUM’a gönderilir. Dağıtım lisansı sahibi veya TEİAŞ yetkilisinin okumada hazır bulunduğu durumlarda 14 üncü maddeye göre işlem yapılır. Hazır bulunanlarca imzalanan sayaç okuma tutanağı, okumada hazır bulunmayan tarafa imza karşılığı teslim edilir. Tutanakta yer alan değerleri okumaya katılmamış olan taraf temsilcisi okuma tutanağının PMUM’a bildirilmesinden itibaren 3 gün içerisinde yazılı olarak PMUM’a teyit eder. Bu süre içerisinde okumaya katılmamış olan tarafın temsilcisi değerlere yazılı olarak itiraz etmez ise tutanaktaki değerler aynen kabul edilir. Ölçüm noktaları ve ölçüm noktalarında kullanılacak sayaçlar, piyasasında kullanılacak sayaçlara ilişkin mevzuat hükümlerine uygun olarak tesis edilir. Bu Tebliğin yayımı tarihinde mevcut tesislerdeki ölçüm noktaları değiştirilmeden kullanılır. TEİAŞ ve dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilerin yükümlülükleri Madde 14- TEİAŞ ve dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler, bölgelerinde bulunan ve PMUM tarafından ilk ve son endeks tespit protokolü hazırlanması talep edilen katılımcılara, otoprodüktör grubu ortağı tüketicilere ve serbest tüketicilere ait ölçüm noktalarında, her ay sonunda gerçekleşen üretim ve tüketim değerlerinin, eşzamanlı olarak okunmasını sağlar. TEİAŞ ve dağıtım ı sahibi tüzel kişiler; bölgelerindeki katılımcılara ait aylık ölçüm değerlerini PMUM’a gönderirken, serbest tüketiciler, otoprodüktörler ve otoprodüktör grubu ortağı tüketicilere ilişkin ölçüm değerlerini tedarikçilerine göre sınıflandırarak ilgili formlarda belirtilen formata uygun olarak hazırlar ve her ayın ilk beş iş günü içerisinde yazılı ve elektronik ortamda PMUM’a gönderir. Devreye alınacak yeni üretim tesislerinin ve/veya yeni ünitelerin geçici kabulü sonucunda geçici kabul heyeti tarafından hazırlanan sayaç tespit tutanağı, 8 inci maddede belirtilen ilk endeks tespit protokolü olarak kabul edilir. Acil durumlar Madde 15- Milli Yük Tevzi Merkezinin ilgili mevzuat çerçevesinde yapacağı acil durum bildirimlerinde, Milli Yük Tevzi Merkezi tarafından verilen talimatlara uyulması sonucu oluşan dengesizlikler ya tabi tutulmaz. Bu durumda katılımcı tarafından PMUM’a o tarihte geçerli olan TETAŞ yük alma ve yük atma fiyatları ile teklif verildiği kabul edilerek işlem yapılır. Üretim tesislerine verilen acil durum talimatları, süresi ve bu süre içerisinde, yük alma ve yük atma fiyatlarına tabi olacak miktarlar Milli Yük Tevzi Merkezi tarafından PMUM’a bildirilir. Mücbir sebepler Madde 16- Katılımcılar; 12 nci madde kapsamındaki yükümlülüklerini Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 51 inci maddesinde belirtilen mücbir sebepler sonucunda yerine getiremediği takdirde, mücbir sebebin ya da etkilerinin devam ettiği ve yükümlülüğün yerine getirilmesini engellediği süre boyunca, etkilenen yükümlülükler askıya alınır. Katılımcılardan enerjisi alımı yapmayı taahhüt etmiş olan müşterilerin de mücbir sebeplerden etkilenmesi durumu bu kapsamda değerlendirilir. Mücbir sebep nedeniyle yükümlülüğünü yerine getiremeyen katılımcı; mücbir sebebe yol açan koşulları, olayın oluşumunu ve tahmini süresini açıklayan mücbir sebep bildirim raporunu, mücbir sebebin süresi boyunca yükümlülüklerini yerine getirememe durumunu ortadan kaldırmak için aldığı önlemleri ve güncel bilgileri içeren düzenli raporları eşzamanlı olarak EPDK ve PMUM’a göndermek zorundadır. PMUM katılımcılar tarafından kendisine gönderilen mücbir sebep bildirim raporu ile ilgili olarak, söz konusu katılımcının enerji tedarik ettiği tüketicilerin yer aldığı bölgedeki dağıtım ı sahibi tüzel kişiye verir. Gizlilik Madde 17- Bu Tebliğ hükümlerine uygun olarak, ya tabi ikili anlaşmalar yoluyla enerjisi alım ve satımı yapan tüzel kişiler ile PMUM; piyasada faaliyet gösteren lisans sahibi diğer tüzel kişiler, bunların müşterileri veya tedarikçileri hakkında, bu Tebliğin uygulanması sonucu ya da piyasa faaliyetleri veya başka bir yolla sahip oldukları bilgilerin gizli tutulması için gerekli tedbirleri almak ve kendi iştirakleri ve/veya hissedarları olan tüzel kişiler dahil hiçbir üçüncü şahsa açıklamamakla yükümlüdür. Raporlama Madde 18- PMUM tarafından ile ilgili olarak bir önceki aya ait gerçekleşen işlemler ve ya taraf tüzel kişilere ilişkin gerçekleşen ödemeler toplamı ve uzlaştırmaya konu toplam enerjisi miktarı, her ayın 20’sine kadar Kuruma sunulur ve TEİAŞ’ın internet sayfasında yayınlanır. Feshi ihbar yükümlülüğü Madde 19- Katılımcılar, tüketiciler ile yaptıkları ikili anlaşmaları feshetmek veya sona erdirmek istemeleri halinde feshin veya sona erdirmenin talep edildiği tarihten en az onbeş iş günü öncesinden PMUM’a yazılı olarak başvuruda bulunur. Fesih veya sona erdirme başvurusunun PMUM tarafından işleme konulması için katılımcının, söz konusu başvuruyla birlikte ikili anlaşmanın tüketici tarafındaki gerçek veya tüzel kişiye bildirimde bulunduğunu da belgelemesi gereklidir. PMUM; fesih veya sona erdirmeye ilişkin başvuru tarihini izleyen beş iş günü içerisinde, fesih veya sona erdirmeye konu ikili anlaşma kapsamındaki tüketici sayaçlarının son endeks tespit protokollerinin tutulması için, TEİAŞ ve/veya dağıtım ı sahibi tüzel kişiye söz konusu protokollerin tutulacağı tarihi de içeren yazılı bildirimde bulunur. TEİAŞ ve/veya dağıtım ı sahibi tüzel kişi PMUM tarafından gönderilen bildirimde yer alan tüketicilere, son endeks tespit protokolünün tutulacağı tarihe kadar yeni bir tedarikçi ile anlaşma yapılmamış olması halinde Elektrik Piyasasında İletim ve Dağıtım Sistemlerine Bağlantı ve Sistem Kullanımı Hakkında Tebliğin 17 inci maddesi uyarınca elektrik enerjisinin kesileceğini bildirir. İlgili formlarda yer alan son endeks tespit protokolleri, katılımcı yetkilisi ile TEİAŞ ve/veya dağıtım ı sahibi tüzel kişi yetkilisi tarafından, yazılı bildirimde yer alan tarih ve saatte kayıt altına alınır ve PMUM’a gönderilir. Feshedilen veya sona erdirilen ikili anlaşmalar kapsamındaki tüketiciler, bir önceki tedarikçilerine borçları bulunmaması kaydı ile, bulundukları bölgede faaliyet göstermekte olan perakende satış ı sahibi dağıtım şirketinden düzenlemeye tabi tarifeler üzerinden elektrik enerjisi ve/veya kapasite satın alır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Ödeme ve Uyuşmazlıklara İlişkin Hükümler Ödemelerin yapılması Madde 20- Mali uzlaştırma işlemleri sonucu ödenmesi gereken tutarlar üzerinden düzenlenen faturaların tebligat tarihini izleyen onbeş gün içerisinde ödenmesi zorunludur. Faturaların; gereken süre içerisinde ödenmemesi durumunda; ödenmesi gereken tutara 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranı günlük olarak hesaplanarak uygulanır. Uyuşmazlıklar Madde 21- PMUM tarafından yapılan bildirimlerde yer alan tutarlara yapılacak itirazlar, bildirim tarihini izleyen beş iş günü içerisinde PMUM’a yapılır. Bildirimlerde yer alan tutarlara itiraz yapılmış olması ödemeyi durdurmaz. Bildirimlerde yer alan tutarlara yapılan itirazlar PMUM tarafından yirmi gün içerisinde sonuçlandırılır. İtirazların karara bağlanması esnasında tarafların da görüşü alınır. Yapılan inceleme sonucunda itirazın haklı bulunması halinde, PMUM düzeltilmiş değerlere göre taraflara yeni bildirimde bulunur. Bu karar taraflar için bağlayıcıdır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Yükümlülükler, Devir ve Temlik, Bildirimler ve Yürürlükten Kaldırılan Mevzuat Eşit taraflar arasında ayrım gözetilmemesi Madde 22- PMUM, bu Tebliğ hükümlerini eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulamakla yükümlüdür. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi Madde 23- PMUM’un bu Tebliğ hükümlerinin uygulanmasında ayrımcılık yaptığının Kurumca tespiti halinde, TEİAŞ’a Kanunun 11 inci maddesi uyarınca yaptırım uygulanır. PMUM, tüzel kişilerin bu Tebliğ kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemeleri durumunda, ihlalin onbeş gün içerisinde ortadan kaldırılması için ilgili tüzel kişilere yazılı bildirimde bulunur. Bu süre içerisinde ihlalin giderilmemesi halinde PMUM, ihlalin ayrıntılarını içeren bir rapor düzenleyerek Kuruma başvurur. Kurum raporu inceleyerek gerek görmesi halinde ilgili tüzel kişiye Kanunun 11 inci maddesi uyarınca yaptırım uygulanmasına karar verebilir. Devir ve temlik Madde 24- Bu Tebliğ kapsamındaki hak veya yükümlülüklerle ilgili olarak yapılan devir ve temlikler PMUM’a karşı hüküm ifade etmez. Bildirimler Madde 25- Bu Tebliğ uyarınca yapılacak tüm bildirimler 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine tabidir. Bildirim adresinde bir değişiklik olması durumunda, lisans sahibinin adres değişikliğini, adres değişikliği gerçekleşmeden önceki üç iş günü içerisinde yazılı olarak PMUM’a bildirmesi zorunludur. Bu bildirimin belirtilen süre içerisinde yapılmaması halinde, PMUM tarafından mevcut en son adrese yapılmış bildirimler geçerlidir. Yürürlülükten kaldırılan mevzuat Madde 26- 30.03.2003 tarihli ve 25064 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır. BEŞİNCİ BÖLÜM Geçici ve Son Hükümler Geçici Madde 1- PMUM teşkilat yapısı tamamlanıncaya kadar, PMUM tarafından bu Tebliğ hükümleri gereği yerine getirilmesi gerekli faaliyetler, TEİAŞ bünyesindeki ilgili birim tarafından yürütülür. Geçici Madde 2- Bu Tebliğ kapsamındaki yük alma ve yük atma fiyatları üzerinden yapılacak uygulamaya 1 Aralık 2003 tarihinden itibaren başlanır. Bu tarihe kadar, işlemi ödeme yükümlülüğü doğmaksızın gerçekleştirilir ve ödemelere ilişkin mevcut uygulamalar devam eder. Geçici Madde 3- Geçici Madde 4- Ürettikleri enerjisini toptan satış ve perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilere satan rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisleri ile kanal tipi hidro üretim tesislerine, Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği yürürlülüğe girene kadar bu Tebliğin 6 ncı maddesi uygulanmaz. Geçici Madde 5- Bu tebliğin 11 inci maddesi uyarınca yansıtılacak olan teknik ve/veya teknik olmayan kayıp oranlarının dağıtım gerilim seviyesine göre belirleneceği tarihe kadar, yalnızca iletim ve dağıtım gerilim seviyelerine göre belirlenen teknik kayıplar uygulamaya esas alınır. Bu oranlar Kurul kararıyla belirlenerek TEİAŞ’ın internet sayfasında duyurulur. Geçici Madde 6- 30.3.2003 tarihli ve 25064 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Tebliğe göre ilgili formları doldurarak PMUM’a başvuran katılımcılar PMUM tarafından istenen ek form veya belgeleri 1 Aralık 2003 tarihine kadar tamamlayacaktır. Yürürlülük Madde 27- Bu Tebliğ yayım tarihini izleyen ilk ayın birinci gününden itibaren yürürlüğe girer.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_MaliUzlastirmacceae786.docx
(02 EYLÜL 2003 TARİHLİ VE 25217 SAYILI RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMIŞTIR.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ Madde 1 — 30/3/2003 tarihli ve 25064 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin geçici 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Bu Tebliğ kapsamındaki yük alma ve yük atma fiyatları üzerinden yapılacak uygulamaya 1 Aralık 2003 tarihinden itibaren başlanır. Bu tarihe kadar, mali uzlaştırma işlemi fatura düzenlenmeden gerçekleştirilir ve ödemelere ilişkin mevcut uygulamalar devam eder.” Madde 2 — Bu Tebliğ, 1 Eylül 2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. -
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalari21c531b6.docx
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: ELEKTRİK PİYASASI KANUNU’NUN 11 İNCİ MADDESİ UYARINCA 2011 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI HAKKINDA TEBLİĞ 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinde muhtelif miktarlarda para cezaları öngörülmüştür. Kurumumuzun 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine tabi olması dolayısı ile Kanunun 17 nci maddesinin yedinci fıkrasında “İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları açısından uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır. Maliye Bakanlığı 12/11/2010 tarihli ve 27757 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 401 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2010 yılı yeniden değerleme oranını %7,7(yedi virgül yedi) olarak tespit ve ilan etmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde yer alan para cezası miktarlarının yukarıda belirtilen oranda arttırılarak uygulanması gerekmektedir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinde yer alan para cezası miktarları, 01/01/2011 tarihinden itibaren aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi uygulanacaktır. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (YTL) | 2010 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) | 2011 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (a) Bendi 250.000,- | 286.160,- | 308.194,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (b) Bendi 250.000,- | 286.160,- | 308.194,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (c) Bendi 300.000,- | 343.392,- | 369.833,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (d) Bendi 400.000,- | 457.856,- | 493.110,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (e) Bendi 450.000,- | 515.088,- | 554.749,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (f) Bendi 500.000,- | 572.320,- | 616.388,-
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalari66430969.docx
05 Aralık 2009 tarihli ve 27423 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: ELEKTRİK PİYASASI KANUNUN 11 İNCİ MADDESİ UYARINCA 2010 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI HAKKINDA TEBLİĞ 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde muhtelif miktarlarda para cezaları öngörülmüştür. Kurumumuzun 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine tabi olması dolayısı ile Kanunun 17 nci maddesinin yedinci fıkrasında “İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları açısından uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır. Maliye Bakanlığı 14/11/2009 tarihli ve 27406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 392 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2009 yılı yeniden değerleme oranını %2,2 olarak tespit ve ilan etmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde yer alan para cezası miktarlarının yukarıda belirtilen oranda arttırılarak uygulanması gerekmektedir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde yer alan para cezası miktarları, 01/01/2010 tarihinden itibaren aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi uygulanacaktır. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (YTL) | 2009 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL 2010 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (a) Bendi 250.000,- | 280.000,- | 286.160,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (b) Bendi 250.000,- | 280.000,- | 286.160,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (c) Bendi 300.000,- | 336.000,- | 343.392,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (d) Bendi 400.000,- | 448.000,- | 457.856,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (e) Bendi 450.000,- | 504.000,- | 515.088,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (f) Bendi 500.000,- | 560.000,- | 572.320,-
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalari8a3e8349.docx
26 NİSAN 2005 TARİHLİ VE 25797 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYIMLANMIŞTIR. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci Maddesi Uyarınca 1/1/2005 Tarihinden İtibaren Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ 12/10/2004 tarihli ve 25611 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Yürürlük” başlıklı 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen “1 Nisan 2005” ibaresi ile 13/11/2004 tarihli ve 25642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun “Yürürlük” başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “1 Nisan 2005” ibaresi, 31/3/2005 tarihli ve 25772 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5328 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (c) ve (d) fıkraları hükmü uyarınca “1 Haziran 2005” olarak değiştirilmiştir. Bu nedenle, 31/12/2004 tarihli ve 25687 sayılı 3 üncü Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan “Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci Maddesi Uyarınca 1/1/2005 Tarihinden İtibaren Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ” ekinde yer alan tablo aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (TL) | 1/1/2005-31/5/2005 TARİHLERİ ARASINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (YTL) | 1/6/2005 TARİHİNDEN İTİBAREN UYGULANACAK PARA CEZALARI (YTL) 11. Madde (a) Bendi 200.000.000.000 696.135,53 600.000 11. Madde (b) Bendi 250.000.000.000 870.169,41 750.000 11. Madde (c) Bendi 300.000.000.000 1.044.203,29 900.000 11. Madde (d) Bendi 400.000.000.000 1.392.271,06 1.200.000 11. Madde (e) Bendi 450.000.000.000 1.566.304,94 1.350.000 11. Madde (f) Bendi 500.000.000.000 1.740.338,82 1.500.000
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalarib192a6e9.docx
31 Aralık 2004 Cuma Günkü 25687 sayılı 3. Mükerrer de yayımlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci Maddesi Uyarınca 1/1/2005 Tarihinden İtibaren Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının a, b, c, d, e ve f bentlerinde muhtelif miktarlarda para cezaları öngörülmüş, aynı maddenin son fıkrasında da “Para cezası miktarları, her yıl 765 sayılı Türk Ceza Kanununa 28/7/1999 tarihli ve 4421 sayılı Kanunla eklenen ek 2 nci madde hükümleri uyarınca artırılır” hükmüne yer verilmiştir. Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesinde ise “...Kanunlardaki para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında arttırılarak uygulanır” hükmü yer almaktadır. Maliye Bakanlığı 20/11/2004 tarihli ve 25646 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 341 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2004 yılı yeniden değerleme oranını %11,2 olarak tespit ve ilan etmiştir. Diğer taraftan, 12/10/2004 tarihli ve 25611 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 1/4/2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu 1/4/2005 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmaktadır. 13/11/2004 tarihli ve 25642 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve 1/4/2005 tarihinde yürürlüğe girecek olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun “Diğer kanunlardaki para cezalarının artırılması ve usulü” başlıklı 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (12) nolu alt bendinde ise, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun dışındaki kanunlardan 1/1/2001 tarihinden 31/12/2001 tarihine kadar yürürlüğe girmiş bulunanlardaki para cezalarının üç katına çıkarılması hükme bağlanmıştır. Bu nedenle, 4628 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde yer alan para cezalarının artırılmasına ilişkin olarak; 5252 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 1/4/2005 tarihine kadar mülga 765 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesi hükmünün, bu tarihten sonra ise 5252 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi hükmünün uygulanması gerekmektedir. Öte yandan, 31/01/2004 tarihli ve 25363 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin para birimi Yeni Türk Lirası (YTL), bunun alt birimi de Yeni Kuruş (YKr) olarak belirlenerek, 01.01.2005 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Buna göre, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan para cezası miktarları, 1/1/2005 tarihinden itibaren aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi uygulanacaktır. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (TL) | 1/1/2005-31/3/2005 TARİHLERİ ARASINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (YTL) | 1/4/2005 TARİHİNDEN İTİBAREN UYGULANACAK PARA CEZALARI (YTL) 11. Madde (a) Bendi 200.000.000.000 696.135,53 600.000 11. Madde (b) Bendi 250.000.000.000 870.169,41 750.000 11. Madde (c) Bendi 300.000.000.000 1.044.203,29 900.000 11. Madde (d) Bendi 400.000.000.000 1.392.271,06 1.200.000 11. Madde (e) Bendi 450.000.000.000 1.566.304,94 1.350.000 11. Madde (f) Bendi 500.000.000.000 1.740.338,82 1.500.000
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalaribf9f022f.docx
10 ŞUBAT 2011 TARİHLİ VE 27842 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYINLANMIŞTIR Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: ELEKTRİK PİYASASI KANUNUNUN 11 İNCİ MADDESİ UYARINCA 2009,2010 VE 2011 YILLARINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI HAKKINDA TEBLİĞLERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ 05/12/2008 Tarihli ve 27075 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Elektrik Piyasası Kanununun 11 İnci Maddesi Uyarınca 2009 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ” de Kanunun 11 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) bendinde yer alan idari para cezaları aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmiştir. 05/12/2009 Tarihli ve 27423 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Elektrik Piyasası Kanununun 11 İnci Maddesi Uyarınca 2010 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ” de Kanunun 11 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) bendinde yer alan idari para cezaları aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmiştir. 17/12/2010 Tarihli ve 27788 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Elektrik Piyasası Kanununun 11 İnci Maddesi Uyarınca 2011 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ” de Kanunun 11 inci Maddesinin Birinci Fıkrasının (a) bendinde yer alan idari para cezaları aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmiştir. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (YTL) | 2008 YILINDA UYGULANAN PARA CEZALARI (YTL) | 2009 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (a) Bendi 200.000,- | 200.000,- | 224.000,- İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (YTL) | 2009 YILINDA UYGULANAN PARA CEZALARI (TL) | 2010 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (a) Bendi 200.000,- | 224.000,- | 228.928,- İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (YTL) | 2010 YILINDA UYGULANAN PARA CEZALARI (TL) | 2011 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (a) Bendi 200.000,- | 228.928,- | 246.555,-
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalaric4bdcd9e.docx
(20/12/2003 TARİH VE 25322 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRMİŞTİR.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci Maddesi Uyarınca 2004 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ Bilindiği üzere, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının a, b, c, d, e ve f bentlerinde muhtelif miktarlarda para cezaları öngörülmüş, aynı maddenin son fıkrasında da “Para cezası miktarları, her yıl 765 sayılı Türk Ceza Kanununa 28/7/1999 tarihli ve 4421 sayılı Kanunla eklenen ek 2 nci madde hükümleri uyarınca artırılır” hükmüne yer verilmiştir. Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesinde ise “...Kanunlardaki para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında arttırılarak uygulanır” hükmü yer almaktadır. Maliye Bakanlığı 04/12/2003 tarihli ve 25306 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 325 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2003 yılı yeniden değerleme oranını %28,5 olarak tespit ve ilan etmiştir. Buna göre, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan para cezası miktarları, 2004 yılına ilişkin olarak aşağıdaki tabloda hesaplandığı gibi uygulanacaktır. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ-KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (TL)-2003 YILINDA UYGULANAN PARA CEZALARI (TL)-2004 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11. Madde (a) Bendi-200.000.000.000-487.176.000.000-626.021.160.000 11. Madde (b) Bendi-250.000.000.000-608.970.000.000-782.526.450.000 11. Madde (c) Bendi-300.000.000.000-730.764.000.000-939.031.740.000 11. Madde (d) Bendi-400.000.000.000-974.352.000.000-1.252.042.320.000 11. Madde (e) Bendi-450.000.000.000-1.096.146.000.000-1.408.547.610.000 11. Madde (f) Bendi-500.000.000.000-1.217.940.000.000-1.565.052.900.000 -
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalarie2176858.docx
(14/04/2003 TARİH VE 25079 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRMİŞTİR.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci Maddesi Uyarınca Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ Bilindiği üzere, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının a, b, c, d, e ve f bentlerinde muhtelif miktarlarda para cezaları öngörülmüş, aynı maddenin son fıkrasında da “Para cezası miktarları, her yıl 765 sayılı Türk Ceza Kanununa 28/7/1999 tarihli ve 4421 sayılı Kanunla eklenen ek 2 nci madde hükümleri uyarınca artırılır” hükmüne yer verilmiştir. Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesinde ise “...Kanunlardaki para cezaları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında arttırılarak uygulanır” hükmü yer almaktadır. Maliye Bakanlığı 01/12/2001 tarihli ve 24600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 301 seri nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2001 yılı yeniden değerleme oranını %53.2 olarak, 08/12/2002 tarihli ve 24957 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 310 seri nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile de 2002 yılı yeniden değerleme oranını %59.0 olarak tespit ve ilan etmiştir. Buna göre, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan para cezası miktarları, 2002 ve 2003 yıllarına ilişkin olarak aşağıdaki tabloda hesaplandığı gibi uygulanacaktır. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ-KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (TL)-2002 YILI İÇİN UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL)-2003 YILI İÇİN UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11. Madde (a) Bendi-200.000.000.000-306.400.000.000-487.176.000.000 11. Madde (b) Bendi-250.000.000.000-383.000.000.000-608.970.000.000 11. Madde (c) Bendi-300.000.000.000-459.600.000.000-730.764.000.000 11. Madde (d) Bendi-400.000.000.000-612.800.000.000-974.352.000.000 11. Madde (e) Bendi-450.000.000.000-689.400.000.000-1.096.146.000.000 11. Madde (f) Bendi-500.000.000.000-766.000.000.000-1.217.940.000.000 -
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_ParaCezalarif5bea87a.docx
5 ARALIK 2008 TARİH VE 27075 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYINLANMIŞTIR. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: ELEKTRİK PİYASASI KANUNUN 11 İNCI MADDESİ UYARINCA 2009 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI HAKKINDA TEBLİĞ 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde muhtelif miktarlarda para cezaları öngörülmüştür. Kurumumuzun 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine tabi olması dolayısı ile Kanunun 17 nci maddesinin yedinci fıkrasında “İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları açısından uygulanmaz.” hükmü yer almaktadır. Maliye Bakanlığı 20/11/2008 tarihli ve 27060 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 387 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2008 yılı yeniden değerleme oranını %12 olarak tespit ve ilan etmiştir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde yer alan para cezası miktarlarının yukarıda belirtilen oranda arttırılarak uygulanması gerekmektedir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 11 inci maddesinde yer alan para cezası miktarları, 01/01/2009 tarihinden itibaren aşağıdaki tabloda hesaplandığı gibi uygulanacaktır. Tebliğ olunur. İLGİLİ KANUN MADDESİ | KANUNDA ÖNGÖRÜLEN PARA CEZALARI (YTL) | 2008 YILINDA UYGULANAN PARA CEZALARI (YTL) | 2009 YILINDA UYGULANACAK PARA CEZALARI (TL) 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (a) Bendi 250.000,- | 250.000,- | 280.000,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (b) Bendi 250.000,- | 250.000,- | 280.000,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (c) Bendi 300.000,- | 300.000,- | 336.000,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (d) Bendi 400.000,- | 400.000,- | 448.000,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (e) Bendi 450.000,- | 450.000,- | 504.000,- 11 inci Maddenin Birinci Fıkrasının (f) Bendi 500.000,- | 500.000,- | 560.000,-
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_PiyasaIsletimGelirininDuzenlenmesi68dd30c6.docx
7 Eylül 2005 tarihli ve 25929 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Piyasa İşletim Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ Amaç ve kapsam Madde 1- Bu Tebliğ, “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği”nin 8 inci maddesi gereğince, TEİAŞ’ın piyasa işletim fiyatına ilişkin tarife önerisine esas alınacak piyasa işletim gelir tavanının belirlenmesi amacıyla yapılacak hesaplamalara ilişkin usul ve esasları kapsar. Tanımlar ve kısaltmalar Madde 2- Bu Tebliğde geçen; 1. TEİAŞ: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketini, 2. Piyasa İşletim Referans Geliri (PIRG0): Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ çerçevesinde hesaplanan piyasa işletimine ilişkin maliyetler dikkate alınarak uygulama dönemi başlangıcı için referans değer olarak belirlenen piyasa işletim gelirini, 3. Piyasa İşletim Geliri Tavanı (PIGT): Piyasa işletim fiyatının belirlenmesinde esas alınan sınır değeri, 4. Maliyet Bileşeni (MB): Bir tarife dönemi için belirlenmiş Piyasa İşletim Geliri Tavanının, piyasa işletim maliyetlerinin karşılanmasına yönelik olan kısmını, 5. Maliyet Farkı Düzeltme Faktörü (MFDF): Piyasa İşletim Referans Gelirinin, enflasyon unsuru dikkate alınarak güncellenmesini sağlayan faktörü, 6. Elektrik Piyasası Endeksi (EPE): Elektrik piyasası ortalama maliyet değişikliğinin yansıtılması amacıyla; Piyasa İşletim Referans Geliri değerinin bir tarife dönemi başındaki cari fiyatlar bazına getirilmesinde, gelir farkı düzeltme bileşeni hesaplamalarında ve otomatik fiyatlandırmalarda kullanılan endeksi, 7. Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranı (EPEDO): Elektrik Piyasası Endeksinin belirlenen iki tarih itibarıyla iki değer arasındaki farkın ilk değere oranını 8. Gerçekleşen Piyasa İşletim Geliri (GPIG): Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ uyarınca; bir tarife dönemi içinde elde edilen piyasa işletim gelirinin, Elektrik Piyasası Endeksi yıl sonu kapanışına göre hesaplanan değerini, 9. Gelir Farkı (GF): İlgili tarife dönemine ait piyasa işletim gelir tavanının, Elektrik Piyasası Endeksi yıl sonu kapanışına göre hesaplanan değeri ile gerçekleşen piyasa işletim geliri arasındaki farkı, 10. Gelir Farkı Düzeltme Bileşeni (GFDB): Gelir Farkının belirlenen faiz oranına göre hesaplanan faiz tutarı ile birlikte dengelenmesinde kullanılan bileşeni, 11. Faiz Oranı (FO): Gelir Farkı Düzeltme Bileşeninin hesaplanmasında kullanılan ve bir tarife dönemi için Hazine Müsteşarlığı borçlanma faiz oranlarına göre Kurul tarafından belirlenen faiz oranını, ifade eder. Piyasa İşletim Geliri Tavanının (PIGTt) hesaplanması Madde 3- TEİAŞ’ın t tarife dönemi için piyasa işletim geliri tavanı (PIGTt) aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (1) Bu formülde geçen; PIGTt TEİAŞ’ın t tarife döneminde elde edebileceği ve t tarife döneminin ilk günü EPE değerine göre hesaplanmış Piyasa İşletim Geliri Tavanını (YTL), PIMBt (2) nci formüle göre hesaplanan ve TEİAŞ’ın t tarife döneminde elde edebileceği piyasa işletim geliri tavanının maliyet bileşenini (YTL), GFDBt (6) ncı formüle göre hesaplanan gelir farkı düzeltme bileşenini (YTL), ifade eder. a) Piyasa İşletim Maliyeti Bileşeninin (PIMBt) hesaplanması t tarife dönemi için geçerli Piyasa İşletim Maliyeti Bileşeni aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (2) Bu formülde geçen; PIRG0 TEİAŞ’ın Piyasa İşletim Referans Gelirini (YTL), MFDFt (3) üncü formüle göre hesaplanan ve t tarife dönemi için geçerli maliyet farkı düzeltme faktörünü, ifade eder. 1) Maliyet Farkı Düzeltme Faktörü (MFDFt ) değerinin hesaplanması t tarife dönemi için geçerli Maliyet Farkı Düzeltme Faktörü (MFDFt), enflasyon unsuru göz önüne alınarak belirlenir ve aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (3) Bu formülde geçen; MFDFt-1 uygulama dönemi içinde bir önceki tarife dönemi için geçerli maliyet farkı düzeltme faktörünü, EPEDOt (4) üncü formüle göre hesaplanan t tarife dönemi için uygulanacak Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranını, ifade eder. Uygulama döneminin ilk tarife dönemi için MFDF t-1 değeri “1” olarak alınır. 2) Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranı (EPEDOt ) değerinin hesaplanması t tarife dönemi için geçerli Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranı (EPEDOt), aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (4) Bu formülde geçen; EPEt-1 Elektrik Piyasası Endeksinin, t-1 tarife döneminin onbirinci ay sonu değerini, EPEt-2 Elektrik Piyasası Endeksinin, t-2 tarife döneminin onbirinci ay sonu değerini, ifade eder. Bu formül birinci tarife dönemi için, (5) şeklinde uygulanır. Bu formülde geçen; EPEDO1 uygulama döneminin ilk tarife dönemi için geçerli Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranını, EPE1 Elektrik Piyasası Endeksinin, uygulama döneminin ilk tarife döneminin ilk günü için öngörülen değerini, EPE0 PIRG0 değerini oluşturan sabit fiyatlara karşılık gelen Elektrik Piyasası Endeksi değerini, ifade eder. b) Gelir Farkı Düzeltme Bileşeninin (GFDBt) hesaplanması t tarife dönemi için gelir farkı düzeltme bileşeni aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (6) Bu formülde geçen; GF t-2 (7) nci formüle göre hesaplanan TEİAŞ’ın t-2 tarife dönemi için Piyasa İşletim Geliri Tavanı ile t-2 tarife döneminde gerçekleşen piyasa işletim geliri arasındaki farkı (YTL), FOt-1 cari uygulama döneminin t-1 tarife dönemi için belirlenen ve yüzde olarak ifade edilen faiz oranını, ifade eder. Gelir farkı düzeltme bileşeni, uygulama döneminin ilk iki tarife dönemi için “sıfır” (0) olarak kabul edilir. 1) Gelir Farkı (GFt-2) değerinin hesaplanması t-2 tarife dönemi için yıl sonu Gelir Farkı, aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (7) Bu formülde geçen; PIGTYD t-2 TEİAŞ’ın t-2 tarife dönemi için Piyasa İşletim Geliri Tavanının Elektrik Piyasası Endeksi t-2 tarife dönem sonu değeri kullanılarak yeniden hesaplanan değerini (YTL), GPIG t-2 TEİAŞ’ın gerçekleşen piyasa işletim gelirinin, Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ hükümlerine uygun olarak Elektrik Piyasası Endeksi t-2 tarife dönem sonu değeri kullanılarak yeniden hesaplanan değerini (YTL), ifade eder. Gelir düzenlemesinde lisansa derç edilecek parametreler Madde 4- Gelir düzenlemesinde, TEİAŞ’ın iletim lisansına aşağıdaki parametrelerin değerleri derç edilir: PIRG0 piyasa işletim referans geliri EPE0 PIRG0 değerini oluşturan sabit fiyatlara karşılık gelen Elektrik Piyasası Endeksi değeri Uygulama Dönemi Parametrelerin geçerli olduğu süre Geçici Madde 1- Bu Tebliğ uyarınca Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin “TEİAŞ’a İlişkin Hesap Ayrıştırması” başlıklı 38 inci maddesi hükmü gereği TEİAŞ Piyasa İşletimi alt faaliyetine ilişkin düzenlemeye esas net işletme giderini, düzenlemeye esas net yatırım harcamasını ve tarife gelirlerini Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in yürürlükten kalkarak Elektrik Piyasasında Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin nakdi uygulaması başlayıncaya kadar Sistem İşletimi alt faaliyeti içinde ayrı hesaplarda izler. Geçici Madde 2- Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin ek 5 inci maddesindeki düzenleme yürürlüğe girinceye kadar Elektrik Piyasası Endeksi olarak, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Tüketici Fiyatları Endeksi kullanılır. Yürürlük Madde 5- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 6- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_PiyasaIsletimGelirininDuzenlenmesi691f3953.docx
RESMİ GAZETENİN, 19 KASIM 2011 TARİH VE 28117 SAYI İLE YAYINLANMIŞTIR. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: K U R U L K A R A R I Karar No: 3494 Karar Tarihi: 11/11/2011 Piyasa İşletim Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğe Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ MADDE 1- 7 Eylül 2005 tarihli ve 25929 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Piyasa İşletim Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğe geçici 2 nci madde eklenmiştir. Geçici Madde 2- Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin ek 5 inci maddesindeki düzenleme yürürlüğe girinceye kadar Elektrik Piyasası Endeksi olarak, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Tüketici Fiyatları Endeksi kullanılır Yürürlük MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı yürütür.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_PiyasaIsletimGelirininDuzenlenmesibe7bbc82.docx
7 Eylül 2005 tarihli ve 25929 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Piyasa İşletim Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ Amaç ve kapsam Madde 1- Bu Tebliğ, “Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği”nin 8 inci maddesi gereğince, TEİAŞ’ın piyasa işletim fiyatına ilişkin tarife önerisine esas alınacak piyasa işletim gelir tavanının belirlenmesi amacıyla yapılacak hesaplamalara ilişkin usul ve esasları kapsar. Tanımlar ve kısaltmalar Madde 2- Bu Tebliğde geçen; 1. TEİAŞ: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketini, 2. Piyasa İşletim Referans Geliri (PIRG0): Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ çerçevesinde hesaplanan piyasa işletimine ilişkin maliyetler dikkate alınarak uygulama dönemi başlangıcı için referans değer olarak belirlenen piyasa işletim gelirini, 3. Piyasa İşletim Geliri Tavanı (PIGT): Piyasa işletim fiyatının belirlenmesinde esas alınan sınır değeri, 4. Maliyet Bileşeni (MB): Bir tarife dönemi için belirlenmiş Piyasa İşletim Geliri Tavanının, piyasa işletim maliyetlerinin karşılanmasına yönelik olan kısmını, 5. Maliyet Farkı Düzeltme Faktörü (MFDF): Piyasa İşletim Referans Gelirinin, enflasyon unsuru dikkate alınarak güncellenmesini sağlayan faktörü, 6. Elektrik Piyasası Endeksi (EPE): Elektrik piyasası ortalama maliyet değişikliğinin yansıtılması amacıyla; Piyasa İşletim Referans Geliri değerinin bir tarife dönemi başındaki cari fiyatlar bazına getirilmesinde, gelir farkı düzeltme bileşeni hesaplamalarında ve otomatik fiyatlandırmalarda kullanılan endeksi, 7. Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranı (EPEDO): Elektrik Piyasası Endeksinin belirlenen iki tarih itibarıyla iki değer arasındaki farkın ilk değere oranını 8. Gerçekleşen Piyasa İşletim Geliri (GPIG): Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ uyarınca; bir tarife dönemi içinde elde edilen piyasa işletim gelirinin, Elektrik Piyasası Endeksi yıl sonu kapanışına göre hesaplanan değerini, 9. Gelir Farkı (GF): İlgili tarife dönemine ait piyasa işletim gelir tavanının, Elektrik Piyasası Endeksi yıl sonu kapanışına göre hesaplanan değeri ile gerçekleşen piyasa işletim geliri arasındaki farkı, 10. Gelir Farkı Düzeltme Bileşeni (GFDB): Gelir Farkının belirlenen faiz oranına göre hesaplanan faiz tutarı ile birlikte dengelenmesinde kullanılan bileşeni, 11. Faiz Oranı (FO): Gelir Farkı Düzeltme Bileşeninin hesaplanmasında kullanılan ve bir tarife dönemi için Hazine Müsteşarlığı borçlanma faiz oranlarına göre Kurul tarafından belirlenen faiz oranını, ifade eder. Piyasa İşletim Geliri Tavanının (PIGTt) hesaplanması Madde 3- TEİAŞ’ın t tarife dönemi için piyasa işletim geliri tavanı (PIGTt) aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (1) Bu formülde geçen; PIGTt TEİAŞ’ın t tarife döneminde elde edebileceği ve t tarife döneminin ilk günü EPE değerine göre hesaplanmış Piyasa İşletim Geliri Tavanını (YTL), PIMBt (2) nci formüle göre hesaplanan ve TEİAŞ’ın t tarife döneminde elde edebileceği piyasa işletim geliri tavanının maliyet bileşenini (YTL), GFDBt (6) ncı formüle göre hesaplanan gelir farkı düzeltme bileşenini (YTL), ifade eder. a) Piyasa İşletim Maliyeti Bileşeninin (PIMBt) hesaplanması t tarife dönemi için geçerli Piyasa İşletim Maliyeti Bileşeni aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (2) Bu formülde geçen; PIRG0 TEİAŞ’ın Piyasa İşletim Referans Gelirini (YTL), MFDFt (3) üncü formüle göre hesaplanan ve t tarife dönemi için geçerli maliyet farkı düzeltme faktörünü, ifade eder. 1) Maliyet Farkı Düzeltme Faktörü (MFDFt ) değerinin hesaplanması t tarife dönemi için geçerli Maliyet Farkı Düzeltme Faktörü (MFDFt), enflasyon unsuru göz önüne alınarak belirlenir ve aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (3) Bu formülde geçen; MFDFt-1 uygulama dönemi içinde bir önceki tarife dönemi için geçerli maliyet farkı düzeltme faktörünü, EPEDOt (4) üncü formüle göre hesaplanan t tarife dönemi için uygulanacak Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranını, ifade eder. Uygulama döneminin ilk tarife dönemi için MFDF t-1 değeri “1” olarak alınır. 2) Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranı (EPEDOt ) değerinin hesaplanması t tarife dönemi için geçerli Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranı (EPEDOt), aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (4) Bu formülde geçen; EPEt-1 Elektrik Piyasası Endeksinin, t-1 tarife döneminin onbirinci ay sonu değerini, EPEt-2 Elektrik Piyasası Endeksinin, t-2 tarife döneminin onbirinci ay sonu değerini, ifade eder. Bu formül birinci tarife dönemi için, (5) şeklinde uygulanır. Bu formülde geçen; EPEDO1 uygulama döneminin ilk tarife dönemi için geçerli Elektrik Piyasası Endeksi Değişim Oranını, EPE1 Elektrik Piyasası Endeksinin, uygulama döneminin ilk tarife döneminin ilk günü için öngörülen değerini, EPE0 PIRG0 değerini oluşturan sabit fiyatlara karşılık gelen Elektrik Piyasası Endeksi değerini, ifade eder. b) Gelir Farkı Düzeltme Bileşeninin (GFDBt) hesaplanması t tarife dönemi için gelir farkı düzeltme bileşeni aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (6) Bu formülde geçen; GF t-2 (7) nci formüle göre hesaplanan TEİAŞ’ın t-2 tarife dönemi için Piyasa İşletim Geliri Tavanı ile t-2 tarife döneminde gerçekleşen piyasa işletim geliri arasındaki farkı (YTL), FOt-1 cari uygulama döneminin t-1 tarife dönemi için belirlenen ve yüzde olarak ifade edilen faiz oranını, ifade eder. Gelir farkı düzeltme bileşeni, uygulama döneminin ilk iki tarife dönemi için “sıfır” (0) olarak kabul edilir. 1) Gelir Farkı (GFt-2) değerinin hesaplanması t-2 tarife dönemi için yıl sonu Gelir Farkı, aşağıdaki formüle göre hesaplanır: (7) Bu formülde geçen; PIGTYD t-2 TEİAŞ’ın t-2 tarife dönemi için Piyasa İşletim Geliri Tavanının Elektrik Piyasası Endeksi t-2 tarife dönem sonu değeri kullanılarak yeniden hesaplanan değerini (YTL), GPIG t-2 TEİAŞ’ın gerçekleşen piyasa işletim gelirinin, Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ hükümlerine uygun olarak Elektrik Piyasası Endeksi t-2 tarife dönem sonu değeri kullanılarak yeniden hesaplanan değerini (YTL), ifade eder. Gelir düzenlemesinde lisansa derç edilecek parametreler Madde 4- Gelir düzenlemesinde, TEİAŞ’ın iletim lisansına aşağıdaki parametrelerin değerleri derç edilir: PIRG0 piyasa işletim referans geliri EPE0 PIRG0 değerini oluşturan sabit fiyatlara karşılık gelen Elektrik Piyasası Endeksi değeri Uygulama Dönemi Parametrelerin geçerli olduğu süre Geçici Madde 1- Bu Tebliğ uyarınca Elektrik Piyasasında Gelir ve Tarife Düzenlemesi Kapsamında Düzenlemeye Tabi Unsurlar ve Raporlamaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğin “TEİAŞ’a İlişkin Hesap Ayrıştırması” başlıklı 38 inci maddesi hükmü gereği TEİAŞ Piyasa İşletimi alt faaliyetine ilişkin düzenlemeye esas net işletme giderini, düzenlemeye esas net yatırım harcamasını ve tarife gelirlerini Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in yürürlükten kalkarak Elektrik Piyasasında Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin nakdi uygulaması başlayıncaya kadar Sistem İşletimi alt faaliyeti içinde ayrı hesaplarda izler. Yürürlük Madde 5- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme Madde 6- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Sayaclar0cd10a2d.docx
Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Dayanak Madde 1- Bu Tebliğ, piyasasında kullanılacak sayaçların asgari özelliklerinin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Madde 2- Elektrik piyasasında; Türk Standardları Enstitüsü veya IEC standardlarına uygun, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tip ve Sistem Onay belgesine sahip sayaçlar kullanılır. Standardlarda değişiklik olması halinde, değişiklik getiren standard, uygulanan standardın iptal edilmesi veya yürürlükten kaldırılması halinde ise yeni standard geçerli olur. Madde 3- Bu Tebliğ, 4/8/2002 tarihli ve 24836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin geçici 6 ncı maddesine, 25/9/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 36 ncı maddesine ve 4/9/2002 tarihli ve 24866 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliğinin 5 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. İKİNCİ BÖLÜM Tüketici Sayaçları Madde 4- Tüketicilere tesis edilecek sayaçlar aşağıda belirtilen ortak özellikleri taşır; Elektronik ve hafta içi, Cumartesi ve Pazar günleri için ayrı ayrı da programlanabilen, Takvime bağlı tüketimlerin tespit edilmesi, çok zamanlı tarifelerin uygulanması ve diğer işlemlerin zaman bazında değerlendirilmesini sağlayacak nitelikte gerçek zaman saatine sahip, En az dört ayrı tarife diliminde bir günü en az sekiz zaman dilimine bölerek ölçme ve kayıt yapabilme özelliğine sahip, Enerji kesintisi olmasında dahi kaydedilen bilgileri en az dört ay süre ile saklama kapasitesine sahip, Tarife ve zaman dilimlerine göre ölçülen enerji miktarlarını gösteren ve bu bilgilerin dışarıdan okunması ile programlama işlemlerini gerçekleştirebilecek haberleşme donanımına sahip, Elektrik enerjisinin kesik olması halinde (d) bendinde belirtilen bilgilerin göstergeden okunabilmesini sağlayan, Haberleşme donanımı üzerinden erişimde gerçek zaman saatinde gerek duyulan düzeltmeleri yapan, İleri saat uygulamasını kendisi yapan, Pil ömrü ve zaman saati problemlerini belirten, Göstergedeki endeks bilgileri ile sembollerin rahatlıkla okunabilmesine imkan tanıyan, Göstergedeki aktif enerji endeks bilgilerini; Toplam (T), Gündüz (T1), Puant (T2), Gece (T3) ve Yedek (T4) sembolleri ile gösteren, Enerji kesik olsa dahi, ön kapak ve klemens kapağı açılma müdahalelerini algılayan, yapılan müdahaleleri kaydedebilen ve bu bilgilerin haberleşme donanımı üzerinden okunmasına imkan tanıyan. Madde 5- Reaktif enerji tüketiminin ölçülmesine ihtiyaç duyulduğu koşullarda kullanılacak üç fazlı sayaçlarda, 4 üncü maddede yer alan özelliklerin yanı sıra, toplam endüktif reaktif tüketim bilgileri Ri ve toplam kapasitif reaktif tüketim bilgileri Rc sembolleri ile gösterilir. Ayrıca bu tür sayaçlarda, işletme esnasında meydana gelen faz kesilmeleri, akım yönü değişiklikleri, şebekede veya sayaçta oluşabilecek her türlü kesinti ve programlama değişiklikleri algılanarak tarih ve saat bilgileri ile birlikte kaydedilir ve haberleşme donanımı üzerinden okunur. Bu madde kapsamındaki sayaçlar için ön kapak veya klemens kapağı müdahalesinin algılanması özelliği istenmez. Madde 6- Demand ölçümü gerektiren tüketicilere tesis edilecek sayaçlarda, 4 ve 5 inci maddelerde belirtilen özelliklerin yanı sıra geriye dönük olarak ölçülen en az dört aylık demand ölçüm değerleri tarih ve saat etiketli olarak hafızada saklanır. İstenilmesi halinde demand değerleri göstergede ve/veya haberleşme donanımı üzerinden okunur. Tahakkuka esas demand özelliği olan sayaçlarda, demand bilgisi oluşturma ve sıfırlama işlemi, hem mühür altındaki bir buton ile hem de istenildiğinde haberleşme donanımı üzerinden yapılır. Demand periyodu onbeş dakika olup, sayaçlar, demand ölçüm periyodunun beş, on, onbeş, yirmi, otuz ve altmış dakikaya ayarlanabilmesi özelliğini taşır. Bu tür sayaçlarda demand ölçüm değeri göstergede P sembolü ile gösterilir. Bu madde kapsamındaki sayaçlar için ön kapak veya klemens kapağı müdahalesinin algılanması özelliği istenmez. Madde 7- Ölçü trafoları ile tesis edilen sayaçlarda 4, 5 ve 6 ncı maddelerde belirtilen özelliklerin yanı sıra, hassasiyet sınıfına uygun olarak tesis edilecek akım ve/veya gerilim trafolarının sayaçlara bağlantılarında olabilecek hatalar, işletme esnasında meydana gelen faz kesilmeleri ve akım yönü algılanarak tarih ve saat bilgileri ile birlikte kaydedilir ve haberleşme donanımı üzerinden okunur. Bu tür sayaçların iç çarpanı 1 (bir) olarak programlanır. Sayaç veya sayacın tesis edildiği ölçüm sisteminde; belirli bir zaman diliminde yük eğrisinin kaydının tutulabilmesini sağlayacak veri toplama ünitesi ve ölçüm sisteminde kaydedilen verilere erişilebilmesine olanak sağlayan haberleşme donanımı bulunur. Bu madde kapsamındaki sayaçlar için ön kapak veya klemens kapağı müdahalesinin algılanması özelliği istenmez. Madde 8- Bu bölümdeki sayaçlar, aktif enerji için IEC-EN 61036 standardına uygun 1 sınıfı, reaktif enerji için ise IEC-EN 61268 standardına uygun 2 sınıfı olarak seçilir. Madde 9- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinden düzenlemeye tabi tarifeler yoluyla enerjisi ve/veya kapasite satın alan tüketicilerin mevcut sayaçlarını değiştirme zorunluluğu yoktur. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Dengeleme ve Uzlaştırma Sisteminin Gerektirdiği Haberleşmeyi Sağlayacak Sayaçlar Madde 10- Üretim tesislerinin şebekeye bağlantı noktalarına, dağıtım sistemlerinin iletim şebekesine bağlantı noktalarına, iletim sistemine doğrudan bağlı tüketici tesislerinin şebekeye bağlantı noktalarına ve ithal ve/veya ihraç edilen enerjisinin ülke sınırındaki teslim noktalarına asgari özellikleri aşağıda belirtilen sayaçlar kapalı ve mühürlenebilir tipte panolu olarak tesis edilir; Elektronik ve programlanabilen, Ölçülen enerji ve demand değerlerinin hafızada tutulabilmesini ve belirli bir zaman diliminde yük eğrisinin kaydedilebilmesini sağlayacak veri toplama ünitesine sahip, Aktif ve reaktif enerji değerlerini dört kadranda ölçebilen, Üç faz dört telli, primer sistemin tüm fazlarını ölçebilen, Nominal gerilim beslemesi 3 x 58 / 100 Volt ve nominal akım beslemesi 1 veya 5 Amper olan, Gerçek zaman senkronizasyonunu gerçekleştirebilen, Dahili kimlik numarasına sahip. Madde 11- Sayaçların doğruluk sınıfları, sayaçların monte edileceği ana güç trafosu ve/veya devrenin nominal gücüne bağlı olmak kaydıyla, aşağıdaki tabloda belirtilen değerlere uygun olarak seçilir: * Her bir ölçüm noktasındaki ana güç trafosu ve/veya devrenin nominal gücü ** Asgari doğruluk gereklilikleri Sayaçlar ölçüm noktalarına, ana sayaç ve yedek sayaç olacak şekilde tesis edilir. Madde 12- Bir uzlaştırma periyodu altmış dakika olup, aşağıda belirtilen enerji ve demand ölçümleri en az kırk gün boyunca, kapasitesi, uzlaştırma periyodunun otuz dakikaya ayarlanması halinde dahi bu ölçümleri kırk gün boyunca saklayabilecek yeterlilikte olan hafızada saklanır: Enerji ölçümleri; Bir uzlaştırma periyodunda hafızada saklanan aşağıdaki enerji ölçümleri tarih ve saat etiketli olarak sayaç üzerinden alınır; Alınan kWh, Sistemden çekilen kVARh (Endüktif), Sisteme verilen kVARh (Kapasitif), Verilen kWh, Sisteme verilen kVARh (Endüktif), Sistemden çekilen kVARh (Kapasitif), Demand ölçümleri; Uzlaştırmaya ilişkin bir faturalama döneminde aktif enerji için, maksimum demand aşım sayısı ve süresi, tarih ve saat etiketli olarak sayaç üzerinden alınır. Maksimum demand değerinin hesaplanacağı demand periyodu onbeş dakika olup, sayaçlar, demand periyodunun beş, on, onbeş, yirmi, otuz ve altmış dakikaya ayarlanabilmesi özelliğini taşır. Madde 13- Sayaç veya ölçüm sisteminde, kaydedilen verilere erişilebilmesine olanak sağlayan hata denetleme özelliğine sahip haberleşme donanımı bulunur. Madde 14- Ölçü trafoları ile tesis edilen sayaçlar akım trafosu ve gerilim trafosu oranlarına göre programlanır. Akım ve gerilim trafolarının sayaçlara bağlantılarında olabilecek hatalar, işletme esnasında meydana gelen faz kesilmeleri ve akım yönü algılanarak tarih ve saat bilgileri ile birlikte kaydedilir ve haberleşme donanımı üzerinden okunur. Madde 15- Bu bölümde yer alan sayaçların kullanılacağı ölçme ve iletişim sistemlerine dair usul ve esaslar, dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat kapsamında belirlenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Geçici Hükümler, Yürürlük ve Yürütme Geçici Madde 1- Dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat yürürlüğe girinceye kadar, mevcut sayaçları asgari olarak üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliği taşıyan; Otoprodüktör grupları ile serbest piyasaya satış yapan otoprodüktörlerin, Mevcut otoprodüktör grup ortaklarının, Tedarikçisini değiştirmek isteyen serbest tüketicilerin, sayaçlarını bu Tebliğde belirtilen özelliklere sahip sayaçlarla değiştirme zorunlulukları bulunmamaktadır. Geçici Madde 2- Mevcut sayaç özelliklerinin üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliğine sahip olmaması halinde; Bu Tebliğin yayımı tarihini izleyen altmış gün içerisinde otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarına bu Tebliğin 3 üncü bölümünde; mevcut otoprodüktör grup ortaklarının tesislerine ise bu Tebliğin 2 nci bölümünde yer alan özelliklere sahip; bu özelliklere sahip sayaç temin edilemediği takdirde, dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat yürürlüğe girinceye kadar asgari olarak üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliğine sahip, Tedarikçisini değiştirmek isteyen serbest tüketicilerin tesislerine tedarikçi değiştirilmeden önce, tesis özelliğine göre bu Tebliğin 2 nci bölümünde yer alan özellikleri taşıyan, bu özelliklere sahip sayaç temin edilemediği takdirde, dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat yürürlüğe girinceye kadar asgari olarak üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliğine sahip, sayaç tesis edilmesi zorunludur. Geçici Madde 3- Mevcut sözleşmeler kapsamında işletme hakkı devri, yap-işlet ve yap-işlet-devret modelleri yoluyla üretim faaliyetinde bulunan tesislere, İletim sistemine doğrudan bağlı mevcut üretim tesislerine ve serbest tüketici tesislerine, Dağıtım sistemine bağlı mevcut üretim tesislerine, Elektrik Üretim A.Ş. ve bağlı ortaklıklarınca işletilmekte olan üretim tesisleri ile Elektrik Üretim A.Ş. tarafından hizmet alımı yoluyla işlettirilmekte olan mobil santrallara, İletim sistemi ile dağıtım sistemlerinin bağlantı noktalarına, Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar bu Tebliğin üçüncü bölümünde tanımlanan sayaçlar tesis edilir. Geçici Madde 4- Yeni kurulacak tesisler için; bu Tebliğde yer alan sayaçlara ait ölçüm sistemlerinin yerleri aşağıdaki şekilde seçilir; İletim sistemi ile dağıtım şirketleri arasındaki enerji ölçümleri için: İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasından tek bir dağıtım bölgesinin beslenmesi durumunda ölçüm noktası, iletim şebekesine bağlı güç trafosunun/trafolarının çıkış tarafında yer alır. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasından iki dağıtım bölgesinin beslenmesi durumunda ölçüm noktası, iletim şebekesine bağlı güç trafosunun/trafolarının çıkış tarafında ve baradan beslenen dağıtım bölgelerinden daha az sayıda fiderle beslenen bölgeye ait fider çıkışlarında yer alır. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasından ikiden fazla dağıtım bölgesinin beslenmesi durumunda ölçüm noktası, iletim şebekesine bağlı güç trafosunun/trafolarının çıkış tarafında ve her bir dağıtım bölgesini besleyen fider çıkışlarında yer alır. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasına şönt kapasitör bank(lar)ının bağlı olması durumunda, bu bendin 1, 2 ve 3 numaralı alt bentlerindeki ölçüm noktasına kapasitör fiderindeki ölçüm noktası da ilave edilir. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerindeki iç ihtiyaç fiderlerine ait ölçüm noktaları dikkate alınmaz. İletim sistemi ile üretim şirketleri arasındaki enerji ölçümleri için; İletim sistemine ait trafo merkezlerine yüksek gerilim (66 kV, 154 kV veya 380 kV) hatlarıyla bağlı olan üretim tesislerine ait ölçüm noktaları, üretim tesislerinin grup yükseltici trafoların çıkış taraflarında yer alır. Bunun yanı sıra yüksek gerilim barasına start-up trafosunun bağlı olduğu durumlarda, ölçüm sistemine start-up trafosunun giriş tarafındaki ölçüm noktası da dahil edilir. İletim sistemine ait trafo merkezlerine 36kV ve altı gerilim seviyesindeki hatlarıyla doğrudan bağlı olan üretim tesislerine ait ölçüm noktaları, üretim tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. İletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerin enerji ölçümlerine ilişkin ölçüm noktaları, doğrudan bağlı tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. İletim sistemi ile iletim sistemine ait trafo merkezlerinde yer alan müstakil 36 kV ve altı gerilim seviyesindeki hatlar vasıtasıyla doğrudan bağlı olan tüketicilerin ölçüm noktaları, tüketiciye ait tesislerdeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. Dağıtım sistemine bağlı üretim tesislerinin ölçüm noktaları, üretim tesislerindeki grup yükseltici trafonun çıkış tarafında yer alır. İletim sistemine bağlı serbest tüketicilerin ölçüm noktaları, tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. Dağıtım sistemine yüksek gerilim seviyesinden bağlı ve trafo gücü 630 kVA ve üzerinde olan tüketicinin ölçüm noktaları, tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. Bir üretim tesisinin toplam kurulu gücünün 10 MVA’nın altında olduğu durumlarda ölçüm noktası ve/veya ölçüm noktaları, üretim tesisinin şebekeye bağlı olduğu hattın ve/veya hatların karşı uç fiderinde ve/veya fiderlerinde (iletim veya dağıtım şirketi tesislerinde) yer alır. İletim sistemi ile dış ülke enterkonneksiyonlarına ilişkin ölçüm noktaları, iletim sistemine ait trafo merkezlerindeki ilgili hat fiderinde ve/veya fiderlerinde yer alır. Dağıtım sistemi ile dış ülke enterkonneksiyonlarına ilişkin ölçüm noktaları, dağıtım sistemine ait trafo merkezlerindeki ilgili hat fiderinde ve/veya fiderlerinde yer alır. Geçici Madde 5- Yeni kurulacak tesisler için; bu Tebliğde yer alan sayaçların bağlanacağı ölçüm sistemlerindeki akım ve gerilim trafolarının özellikleri, ana güç trafosu ve/veya devrenin nominal gücüne bağlı olmak kaydıyla, aşağıdaki tabloda belirtilen değerlere uygun olarak seçilir: 154 kV veya 380 kV gerilim seviyesinden bağlanacak ve gücü 10 MVA’dan büyük tesislerde kullanılacak akım ve gerilim trafoları, ana ve yedek sayaçları ayrı ayrı besleyecek şekilde iki sekonder çıkışına sahip olur. Ana sayacı besleyen sekonder akım ve gerilim devrelerine herhangi bir başka cihaz bağlantısı yapılmaz ve toplayıcı akım trafosu kullanılmaz. Diğer ölçü cihazları, yedek sayacı besleyen sekonder akım ve gerilim devrelerine bağlanabilir. 36 kV ve altındaki gerilim seviyelerine bağlanacak tesislerde gücüne bakılmaksızın akım ve gerilim trafoları ana ve yedek sayacı ayrı ayrı besleyecek şekilde iki sekonder çıkışına sahip olur. Geçici Madde 6- Dengeleme ve uzlaştırma sisteminin gerektirdiği haberleşmeyi sağlayacak sayaçların mevcut tesislere montajında, primer teçhizata bağlı olarak, kullanılacak sayaçların üç faz dört telli veya aron bağlantılarda, primer sistemin tüm fazlarını doğruluk sınıfı içerisinde ölçebilme özelliğine sahip olması gereklidir. Geçici Madde 7- Bu Tebliğde belirtilen özelliklere sahip sayaçların tesis edilebilmesi için, herhangi bir kurum veya kuruluş yetkilendirilinceye kadar, sayaçların bu Tebliğde belirtilen özellikleri taşıdığının sayaç üreticileri ve/veya sayaç ithalatçı firmalar tarafından garanti edilmesi ve bu kapsamda ortaya çıkabilecek herhangi bir olumsuzluk durumunda her türlü sorumluluğun söz konusu firmalara ait olacağının Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilere taahhüt edilmesi zorunludur Ayrıca, bu Tebliğin üçüncü bölümünde yer alan sayaçlar için; veri alışverişinin sağlıklı olarak gerçekleştirilmesini teminen, sayaçlarda kullanılacak haberleşme protokolu arayüzünün, dengeleme ve uzlaştırma piyasasına ilişkin yönetim sisteminde kullanılacak yazılıma bedelsiz olarak yükleneceğinin ve uyumlu çalışacağının sayaç üreticileri ve/veya sayaç ithalatçı firmalar tarafından TEİAŞ’a taahhüt edilmesi de zorunludur. Geçici Madde 8- 8 Aralık 2002 tarihli ve 24957 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır. Madde 16- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 17- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür. *Sayacın bağlı olduğu devrenin gücü 100 MVA’dan büyük 100 MVA ile 10 MVA arasında (100 MVA ve 10 MVA dahil) | 10 MVA’dan küçük Aktif enerji sayaçları | IEC-EN 60687 0.2S sınıfı | IEC-EN 60687 0.5S sınıfı | IEC-EN 60687 0.5 sınıfı Reaktif enerji sayaçları | **IEC-EN 61268 2 sınıfı | **IEC-EN 61268 2 sınıfı | **IEC-EN 61268 2 sınıfı Sayacın bağlı olduğu devrenin gücü 100 MVA’dan büyük 100 MVA ile 10 MVA arasında (100 MVA ve 10 MVA dahil) | 10 MVA’dan küçük Akım trafosu | IEC–185, IEC-44 0.2S sınıfı | IEC–185, IEC-44 0.2S sınıfı | IEC–185, IEC-44 0.5 sınıfı Gerilim trafosu | IEC–186, IEC-44 0.2 sınıfı | IEC–186, IEC-44 0.5 sınıfı | IEC–186, IEC-44 1 sınıfı
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Sayaclar5511b641.docx
(22/03/2003 tarihli ve 25056 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan : Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Dayanak Madde 1- Bu Tebliğ, piyasasında kullanılacak sayaçların asgari özelliklerinin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Madde 2- Elektrik piyasasında; Türk Standardları Enstitüsü veya IEC standardlarına uygun, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tip ve Sistem Onay belgesine sahip sayaçlar kullanılır. Standardlarda değişiklik olması halinde, değişiklik getiren standard, uygulanan standardın iptal edilmesi veya yürürlükten kaldırılması halinde ise yeni standard geçerli olur. Madde 3- Bu Tebliğ, 4/8/2002 tarihli ve 24836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin geçici 6 ncı maddesine, 25/9/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 36 ncı maddesine ve 4/9/2002 tarihli ve 24866 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliğinin 5 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. İKİNCİ BÖLÜM Tüketici Sayaçları Madde 4- Tüketicilere tesis edilecek sayaçlar aşağıda belirtilen ortak özellikleri taşır; Elektronik ve hafta içi, Cumartesi ve Pazar günleri için ayrı ayrı da programlanabilen, Takvime bağlı tüketimlerin tespit edilmesi, çok zamanlı tarifelerin uygulanması ve diğer işlemlerin zaman bazında değerlendirilmesini sağlayacak nitelikte gerçek zaman saatine sahip, En az dört ayrı tarife diliminde bir günü en az sekiz zaman dilimine bölerek ölçme ve kayıt yapabilme özelliğine sahip, Enerji kesintisi olmasında dahi kaydedilen bilgileri en az dört ay süre ile saklama kapasitesine sahip, Tarife ve zaman dilimlerine göre ölçülen enerji miktarlarını gösteren ve bu bilgilerin dışarıdan okunması ile programlama işlemlerini gerçekleştirebilecek haberleşme donanımına sahip, Elektrik enerjisinin kesik olması halinde (d) bendinde belirtilen bilgilerin göstergeden okunabilmesini sağlayan, Haberleşme donanımı üzerinden erişimde gerçek zaman saatinde gerek duyulan düzeltmeleri yapan, İleri saat uygulamasını kendisi yapan, Pil ömrü ve zaman saati problemlerini belirten, Göstergedeki endeks bilgileri ile sembollerin rahatlıkla okunabilmesine imkan tanıyan, Göstergedeki aktif enerji endeks bilgilerini; Toplam (T), Gündüz (T1), Puant (T2), Gece (T3) ve Yedek (T4) sembolleri ile gösteren, Enerji kesik olsa dahi, ön kapak ve klemens kapağı açılma müdahalelerini algılayan, yapılan müdahaleleri kaydedebilen ve bu bilgilerin haberleşme donanımı üzerinden okunmasına imkan tanıyan. Madde 5- Reaktif enerji tüketiminin ölçülmesine ihtiyaç duyulduğu koşullarda kullanılacak üç fazlı sayaçlarda, 4 üncü maddede yer alan özelliklerin yanı sıra, toplam endüktif reaktif tüketim bilgileri Ri ve toplam kapasitif reaktif tüketim bilgileri Rc sembolleri ile gösterilir. Ayrıca bu tür sayaçlarda, işletme esnasında meydana gelen faz kesilmeleri, akım yönü değişiklikleri, şebekede veya sayaçta oluşabilecek her türlü kesinti ve programlama değişiklikleri algılanarak tarih ve saat bilgileri ile birlikte kaydedilir ve haberleşme donanımı üzerinden okunur. Bu madde kapsamındaki sayaçlar için ön kapak veya klemens kapağı müdahalesinin algılanması özelliği istenmez. Madde 6- Demand ölçümü gerektiren tüketicilere tesis edilecek sayaçlarda, 4 ve 5 inci maddelerde belirtilen özelliklerin yanı sıra geriye dönük olarak ölçülen en az dört aylık demand ölçüm değerleri tarih ve saat etiketli olarak hafızada saklanır. İstenilmesi halinde demand değerleri göstergede ve/veya haberleşme donanımı üzerinden okunur. Tahakkuka esas demand özelliği olan sayaçlarda, demand bilgisi oluşturma ve sıfırlama işlemi, hem mühür altındaki bir buton ile hem de istenildiğinde haberleşme donanımı üzerinden yapılır. Demand periyodu onbeş dakika olup, sayaçlar, demand ölçüm periyodunun beş, on, onbeş, yirmi, otuz ve altmış dakikaya ayarlanabilmesi özelliğini taşır. Bu tür sayaçlarda demand ölçüm değeri göstergede P sembolü ile gösterilir. Bu madde kapsamındaki sayaçlar için ön kapak veya klemens kapağı müdahalesinin algılanması özelliği istenmez. Madde 7- Ölçü trafoları ile tesis edilen sayaçlarda 4, 5 ve 6 ncı maddelerde belirtilen özelliklerin yanı sıra, hassasiyet sınıfına uygun olarak tesis edilecek akım ve/veya gerilim trafolarının sayaçlara bağlantılarında olabilecek hatalar, işletme esnasında meydana gelen faz kesilmeleri ve akım yönü algılanarak tarih ve saat bilgileri ile birlikte kaydedilir ve haberleşme donanımı üzerinden okunur. Bu tür sayaçların iç çarpanı 1 (bir) olarak programlanır. Sayaç veya sayacın tesis edildiği ölçüm sisteminde; belirli bir zaman diliminde yük eğrisinin kaydının tutulabilmesini sağlayacak veri toplama ünitesi ve ölçüm sisteminde kaydedilen verilere erişilebilmesine olanak sağlayan haberleşme donanımı bulunur. Bu madde kapsamındaki sayaçlar için ön kapak veya klemens kapağı müdahalesinin algılanması özelliği istenmez. Madde 8- Bu bölümdeki sayaçlar, aktif enerji için IEC-EN 61036 standardına uygun 1 sınıfı, reaktif enerji için ise IEC-EN 61268 standardına uygun 2 sınıfı olarak seçilir. Madde 9- Perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketlerinden düzenlemeye tabi tarifeler yoluyla enerjisi ve/veya kapasite satın alan tüketicilerin mevcut sayaçlarını değiştirme zorunluluğu yoktur. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Dengeleme ve Uzlaştırma Sisteminin Gerektirdiği Haberleşmeyi Sağlayacak Sayaçlar Madde 10- Üretim tesislerinin şebekeye bağlantı noktalarına, dağıtım sistemlerinin iletim şebekesine bağlantı noktalarına, iletim sistemine doğrudan bağlı tüketici tesislerinin şebekeye bağlantı noktalarına ve ithal ve/veya ihraç edilen enerjisinin ülke sınırındaki teslim noktalarına asgari özellikleri aşağıda belirtilen sayaçlar kapalı ve mühürlenebilir tipte panolu olarak tesis edilir; Elektronik ve programlanabilen, Ölçülen enerji ve demand değerlerinin hafızada tutulabilmesini ve belirli bir zaman diliminde yük eğrisinin kaydedilebilmesini sağlayacak veri toplama ünitesine sahip, Aktif ve reaktif enerji değerlerini dört kadranda ölçebilen, Üç faz dört telli, primer sistemin tüm fazlarını ölçebilen, Nominal gerilim beslemesi 3 x 58 / 100 Volt ve nominal akım beslemesi 1 veya 5 Amper olan, Gerçek zaman senkronizasyonunu gerçekleştirebilen, Dahili kimlik numarasına sahip. Madde 11- Sayaçların doğruluk sınıfları, sayaçların monte edileceği ana güç trafosu ve/veya devrenin nominal gücüne bağlı olmak kaydıyla, aşağıdaki tabloda belirtilen değerlere uygun olarak seçilir: * Her bir ölçüm noktasındaki ana güç trafosu ve/veya devrenin nominal gücü ** Asgari doğruluk gereklilikleri Sayaçlar ölçüm noktalarına, ana sayaç ve yedek sayaç olacak şekilde tesis edilir. Madde 12- Bir uzlaştırma periyodu altmış dakika olup, aşağıda belirtilen enerji ve demand ölçümleri en az kırk gün boyunca, kapasitesi, uzlaştırma periyodunun otuz dakikaya ayarlanması halinde dahi bu ölçümleri kırk gün boyunca saklayabilecek yeterlilikte olan hafızada saklanır: Enerji ölçümleri; Bir uzlaştırma periyodunda hafızada saklanan aşağıdaki enerji ölçümleri tarih ve saat etiketli olarak sayaç üzerinden alınır; Alınan kWh, Sistemden çekilen kVARh (Endüktif), Sisteme verilen kVARh (Kapasitif), Verilen kWh, Sisteme verilen kVARh (Endüktif), Sistemden çekilen kVARh (Kapasitif), Demand ölçümleri; Uzlaştırmaya ilişkin bir faturalama döneminde aktif enerji için, maksimum demand aşım sayısı ve süresi, tarih ve saat etiketli olarak sayaç üzerinden alınır. Maksimum demand değerinin hesaplanacağı demand periyodu onbeş dakika olup, sayaçlar, demand periyodunun beş, on, onbeş, yirmi, otuz ve altmış dakikaya ayarlanabilmesi özelliğini taşır. Madde 13- Sayaç veya ölçüm sisteminde, kaydedilen verilere erişilebilmesine olanak sağlayan hata denetleme özelliğine sahip haberleşme donanımı bulunur. Madde 14- Ölçü trafoları ile tesis edilen sayaçlar akım trafosu ve gerilim trafosu oranlarına göre programlanır. Akım ve gerilim trafolarının sayaçlara bağlantılarında olabilecek hatalar, işletme esnasında meydana gelen faz kesilmeleri ve akım yönü algılanarak tarih ve saat bilgileri ile birlikte kaydedilir ve haberleşme donanımı üzerinden okunur. Madde 15- Bu bölümde yer alan sayaçların kullanılacağı ölçme ve iletişim sistemlerine dair usul ve esaslar, dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat kapsamında belirlenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Geçici Hükümler, Yürürlük ve Yürütme Geçici Madde 1- Dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat yürürlüğe girinceye kadar, mevcut sayaçları asgari olarak üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliği taşıyan; Otoprodüktör grupları ile serbest piyasaya satış yapan otoprodüktörlerin, Mevcut otoprodüktör grup ortaklarının, Tedarikçisini değiştirmek isteyen serbest tüketicilerin, sayaçlarını bu Tebliğde belirtilen özelliklere sahip sayaçlarla değiştirme zorunlulukları bulunmamaktadır. Geçici Madde 2- Mevcut sayaç özelliklerinin üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliğine sahip olmaması halinde; Bu Tebliğin yayımı tarihini izleyen altmış gün içerisinde otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarına bu Tebliğin 3 üncü bölümünde; mevcut otoprodüktör grup ortaklarının tesislerine ise bu Tebliğin 2 nci bölümünde yer alan özelliklere sahip; bu özelliklere sahip sayaç temin edilemediği takdirde, dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat yürürlüğe girinceye kadar asgari olarak üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliğine sahip, Tedarikçisini değiştirmek isteyen serbest tüketicilerin tesislerine tedarikçi değiştirilmeden önce, tesis özelliğine göre bu Tebliğin 2 nci bölümünde yer alan özellikleri taşıyan, bu özelliklere sahip sayaç temin edilemediği takdirde, dengeleme ve uzlaştırmaya ilişkin mevzuat yürürlüğe girinceye kadar asgari olarak üç zaman diliminde ölçüm yapabilme özelliğine sahip, sayaç tesis edilmesi zorunludur. Geçici Madde 3- Mevcut sözleşmeler kapsamında işletme hakkı devri, yap-işlet ve yap-işlet-devret modelleri yoluyla üretim faaliyetinde bulunan tesislere, İletim sistemine doğrudan bağlı mevcut üretim tesislerine ve serbest tüketici tesislerine, Dağıtım sistemine bağlı mevcut üretim tesislerine, Elektrik Üretim A.Ş. ve bağlı ortaklıklarınca işletilmekte olan üretim tesisleri ile Elektrik Üretim A.Ş. tarafından hizmet alımı yoluyla işlettirilmekte olan mobil santrallara, İletim sistemi ile dağıtım sistemlerinin bağlantı noktalarına, 30 Eylül 2004 tarihine kadar bu Tebliğin üçüncü bölümünde tanımlanan sayaçlar tesis edilir. Geçici Madde 4- Yeni kurulacak tesisler için; bu Tebliğde yer alan sayaçlara ait ölçüm sistemlerinin yerleri aşağıdaki şekilde seçilir; İletim sistemi ile dağıtım şirketleri arasındaki enerji ölçümleri için: İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasından tek bir dağıtım bölgesinin beslenmesi durumunda ölçüm noktası, iletim şebekesine bağlı güç trafosunun/trafolarının çıkış tarafında yer alır. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasından iki dağıtım bölgesinin beslenmesi durumunda ölçüm noktası, iletim şebekesine bağlı güç trafosunun/trafolarının çıkış tarafında ve baradan beslenen dağıtım bölgelerinden daha az sayıda fiderle beslenen bölgeye ait fider çıkışlarında yer alır. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasından ikiden fazla dağıtım bölgesinin beslenmesi durumunda ölçüm noktası, iletim şebekesine bağlı güç trafosunun/trafolarının çıkış tarafında ve her bir dağıtım bölgesini besleyen fider çıkışlarında yer alır. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerinin dağıtım barasına şönt kapasitör bank(lar)ının bağlı olması durumunda, bu bendin 1, 2 ve 3 numaralı alt bentlerindeki ölçüm noktasına kapasitör fiderindeki ölçüm noktası da ilave edilir. İletim sistemine ait indirici trafo merkezlerindeki iç ihtiyaç fiderlerine ait ölçüm noktaları dikkate alınmaz. İletim sistemi ile üretim şirketleri arasındaki enerji ölçümleri için; İletim sistemine ait trafo merkezlerine yüksek gerilim (66 kV, 154 kV veya 380 kV) hatlarıyla bağlı olan üretim tesislerine ait ölçüm noktaları, üretim tesislerinin grup yükseltici trafoların çıkış taraflarında yer alır. Bunun yanı sıra yüksek gerilim barasına start-up trafosunun bağlı olduğu durumlarda, ölçüm sistemine start-up trafosunun giriş tarafındaki ölçüm noktası da dahil edilir. İletim sistemine ait trafo merkezlerine 36kV ve altı gerilim seviyesindeki hatlarıyla doğrudan bağlı olan üretim tesislerine ait ölçüm noktaları, üretim tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. İletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerin enerji ölçümlerine ilişkin ölçüm noktaları, doğrudan bağlı tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. İletim sistemi ile iletim sistemine ait trafo merkezlerinde yer alan müstakil 36 kV ve altı gerilim seviyesindeki hatlar vasıtasıyla doğrudan bağlı olan tüketicilerin ölçüm noktaları, tüketiciye ait tesislerdeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. Dağıtım sistemine bağlı üretim tesislerinin ölçüm noktaları, üretim tesislerindeki grup yükseltici trafonun çıkış tarafında yer alır. İletim sistemi veya dağıtım sistemine bağlı serbest tüketicilerin ölçüm noktaları, tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. Dağıtım sistemine yüksek gerilim seviyesinden bağlı tüketicinin ölçüm noktaları, tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır. Bir üretim tesisinin toplam kurulu gücünün 10 MVA’nın altında olduğu durumlarda ölçüm noktası ve/veya ölçüm noktaları, üretim tesisinin şebekeye bağlı olduğu hattın ve/veya hatların karşı uç fiderinde ve/veya fiderlerinde (iletim veya dağıtım şirketi tesislerinde) yer alır. İletim sistemi ile dış ülke enterkonneksiyonlarına ilişkin ölçüm noktaları, iletim sistemine ait trafo merkezlerindeki ilgili hat fiderinde ve/veya fiderlerinde yer alır. Dağıtım sistemi ile dış ülke enterkonneksiyonlarına ilişkin ölçüm noktaları, dağıtım sistemine ait trafo merkezlerindeki ilgili hat fiderinde ve/veya fiderlerinde yer alır. Geçici Madde 5- Yeni kurulacak tesisler için; bu Tebliğde yer alan sayaçların bağlanacağı ölçüm sistemlerindeki akım ve gerilim trafolarının özellikleri, ana güç trafosu ve/veya devrenin nominal gücüne bağlı olmak kaydıyla, aşağıdaki tabloda belirtilen değerlere uygun olarak seçilir: 154 kV veya 380 kV gerilim seviyesinden bağlanacak ve gücü 10 MVA’dan büyük tesislerde kullanılacak akım ve gerilim trafoları, ana ve yedek sayaçları ayrı ayrı besleyecek şekilde iki sekonder çıkışına sahip olur. Ana sayacı besleyen sekonder akım ve gerilim devrelerine herhangi bir başka cihaz bağlantısı yapılmaz ve toplayıcı akım trafosu kullanılmaz. Diğer ölçü cihazları, yedek sayacı besleyen sekonder akım ve gerilim devrelerine bağlanabilir. 36 kV ve altındaki gerilim seviyelerine bağlanacak tesislerde gücüne bakılmaksızın akım ve gerilim trafoları ana ve yedek sayacı ayrı ayrı besleyecek şekilde iki sekonder çıkışına sahip olur. Geçici Madde 6- Dengeleme ve uzlaştırma sisteminin gerektirdiği haberleşmeyi sağlayacak sayaçların mevcut tesislere montajında, primer teçhizata bağlı olarak, kullanılacak sayaçların üç faz dört telli veya aron bağlantılarda, primer sistemin tüm fazlarını doğruluk sınıfı içerisinde ölçebilme özelliğine sahip olması gereklidir. Geçici Madde 7- Bu Tebliğde belirtilen özelliklere sahip sayaçların tesis edilebilmesi için, herhangi bir kurum veya kuruluş yetkilendirilinceye kadar, sayaçların bu Tebliğde belirtilen özellikleri taşıdığının sayaç üreticileri ve/veya sayaç ithalatçı firmalar tarafından garanti edilmesi ve bu kapsamda ortaya çıkabilecek herhangi bir olumsuzluk durumunda her türlü sorumluluğun söz konusu firmalara ait olacağının Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) ve/veya dağıtım lisansı sahibi tüzel kişilere taahhüt edilmesi zorunludur Ayrıca, bu Tebliğin üçüncü bölümünde yer alan sayaçlar için; veri alışverişinin sağlıklı olarak gerçekleştirilmesini teminen, sayaçlarda kullanılacak haberleşme protokolu arayüzünün, dengeleme ve uzlaştırma piyasasına ilişkin yönetim sisteminde kullanılacak yazılıma bedelsiz olarak yükleneceğinin ve uyumlu çalışacağının sayaç üreticileri ve/veya sayaç ithalatçı firmalar tarafından TEİAŞ’a taahhüt edilmesi de zorunludur. Geçici Madde 8- 8 Aralık 2002 tarihli ve 24957 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır. Madde 16- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 17- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür. *Sayacın bağlı olduğu devrenin gücü 100 MVA’dan büyük 100 MVA ile 10 MVA arasında (100 MVA ve 10 MVA dahil) | 10 MVA’dan küçük Aktif enerji sayaçları | IEC-EN 60687 0.2S sınıfı | IEC-EN 60687 0.5S sınıfı | IEC-EN 60687 0.5 sınıfı Reaktif enerji sayaçları | **IEC-EN 61268 2 sınıfı | **IEC-EN 61268 2 sınıfı | **IEC-EN 61268 2 sınıfı Sayacın bağlı olduğu devrenin gücü 100 MVA’dan büyük 100 MVA ile 10 MVA arasında (100 MVA ve 10 MVA dahil) | 10 MVA’dan küçük Akım trafosu | IEC–185, IEC-44 0.2S sınıfı | IEC–185, IEC-44 0.2S sınıfı | IEC–185, IEC-44 0.5 sınıfı Gerilim trafosu | IEC–186, IEC-44 0.2 sınıfı | IEC–186, IEC-44 0.5 sınıfı | IEC–186, IEC-44 1 sınıfı
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Sayaclar565d9c06.docx
22/4/2011 tarihli ve 27913 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ MADDE 1- 22/03/2003 tarihli ve 25056 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğin geçici 4 üncü maddesi birinci fıkra (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (g) bendine “Dağıtım sistemine yüksek gerilim seviyesinden bağlı” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve trafo gücü 630 kVA ve üzerinde olan” ibaresi eklenmiştir. “f) İletim sistemine bağlı serbest tüketicilerin ölçüm noktaları, tüketici tesislerindeki indirici trafonun giriş tarafında yer alır.” Yürürlük MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Sayaclar6c11e573.docx
30 ARALIK 2004 CUMA GÜNLÜ VE 25686 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYIMLANMIŞTIR. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ MADDE 1- 22/03/2003 tarihli ve 25056 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğin geçici 3 üncü maddesindeki “1 Ocak 2005 tarihine kadar” ibaresi, “Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ yürürlükten kaldırıldığı tarihe kadar” olarak değiştirilmiştir. Yürürlük MADDE 2- Bu Tebliğ 1/1/2005 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Sayaclarb4bfffc3.docx
(6 EKİM 2004 TARİHLİ VE 25605 SAYILI RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMIŞTIR.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan: Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ MADDE 1- 22/03/2003 tarihli ve 25056 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasasında Kullanılacak Sayaçlar Hakkında Tebliğin geçici 3 üncü maddesindeki “30 Eylül 2004” tarihi, “1 Ocak 2005” olarak değiştirilmiştir. MADDE 2- Bu Tebliğ 30 Eylül 2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Tarife_Krl_56656229e6a5.docx
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan : KURUL KARARI Karar No: 5665 Karar Tarihi: 25/06/2015 Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 25/06/2015 tarihli toplantısında, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17 nci maddesi kapsamında; 01/07/2015 tarihinden geçerli olmak üzere, Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafından uygulanacak aktif elektrik enerji toptan satış tarifesi hakkında; TETAŞ tarafından; Dağıtım Şirketlerine ve Görevli Tedarik Şirketlerine 01/07/2015 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde aktif elektrik enerjisi bedeli olarak 17,30 Krş/kWh uygulanmasına, Görevli Tedarik Şirketlerinden elektrik enerjisi alan iletim sistemi kullanıcısı tüketicilere uygulanan tarifelerin, TETAŞ tarafından iletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerine uygulanmasına devam edilmesine, 3) Enerji KİT’lerinin Uygulayacağı Maliyet Bazlı Fiyatlandırma Mekanizmasının Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslar Genelgesi uyarınca makroekonomik göstergelerde meydana gelebilecek değişikliklerden veya sair nedenlerden dolayı TETAŞ tarafından Kuruma tarife değişikliği teklifinde bulunulması durumunda, Kurum tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu alınan Kurul Kararı çerçevesinde tarife değişikliği yapılmasına, karar verilmiştir. 29 Haziran 2015 PAZARTESİ | Resmî Gazete | Sayı : 29401
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_tarife_Krl_ToptanSatis_58017f667613.docx
1 Ekim 2015 Perşembe tarihli ve 29489 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan : KURUL KARARI Karar No: 5801 Karar Tarihi: 30/09/2015 Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 30/09/2015 tarihli toplantısında, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17 nci maddesi kapsamında; 1/10/2015 tarihinden geçerli olmak üzere, Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafından uygulanacak aktif elektrik enerji toptan satış tarifesi hakkında; 1) TETAŞ tarafından; Dağıtım Şirketlerine ve Görevli Tedarik Şirketlerine 1/10/2015 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde aktif elektrik enerjisi bedeli olarak 17,30 Krş/kWh uygulanmasına, 2) Görevli Tedarik Şirketlerinden elektrik enerjisi alan iletim sistemi kullanıcısı tüketicilere uygulanan tarifelerin, TETAŞ tarafından iletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerine uygulanmasına devam edilmesine, 3) Enerji KİT’lerinin Uygulayacağı Maliyet Bazlı Fiyatlandırma Mekanizmasının Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslar Genelgesi uyarınca makroekonomik göstergelerde meydana gelebilecek değişikliklerden veya sair nedenlerden dolayı TETAŞ tarafından Kuruma tarife değişikliği teklifinde bulunulması durumunda, Kurum tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu alınan Kurul Kararı çerçevesinde tarife değişikliği yapılmasına, karar verilmiştir.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_Tarife_Kurul_524587b3bef1.docx
1 Ekim 2014 Tarihli ve 29136 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan : KURUL KARARI Karar No: 5245 Karar Tarihi: 30/09/2014 Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 30/09/2014 tarihli toplantısında, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17 nci maddesi kapsamında; 01/10/2014 tarihinden geçerli olmak üzere, Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafından uygulanacak aktif elektrik enerji toptan satış tarifesi hakkında; 1) TETAŞ tarafından; Dağıtım Şirketlerine ve Görevli Tedarik Şirketlerine 01/10/2014 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde aktif elektrik enerjisi bedeli olarak 18,03 Krş/kWh uygulanmasına, 2) Görevli Tedarik Şirketlerinden elektrik enerjisi alan iletim sistemi kullanıcısı tüketicilere uygulanan tarifelerin, TETAŞ tarafından iletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerine uygulanmasına devam edilmesine, 3) Enerji KİT’lerinin Uygulayacağı Maliyet Bazlı Fiyatlandırma Mekanizmasının Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslar Genelgesi uyarınca makroekonomik göstergelerde meydana gelebilecek değişikliklerden veya sair nedenlerden dolayı TETAŞ tarafından Kuruma tarife değişikliği teklifinde bulunulması durumunda, Kurum tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu alınan Kurul Kararı çerçevesinde tarife değişikliği yapılmasına, karar verilmiştir.
_PortalAdmin_Uploads_Content_FastAccess_yekanayasamahkarari_284330e2cc7f8.docx
6 Ekim 2012 CUMARTESİ | Resmî Gazete | Sayı : 28433 ANAYASA MAHKEMESİ KARARI | ANAYASA MAHKEMESİ KARARI | ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2011/27 Karar Sayısı : 2012/101 Karar Günü : 5.7.2012 İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBİ İPTAL DAVASININ KONUSU : 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: 1- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “...kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim...” ibaresinin, 2- 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün, 3- 5. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkranın, Anayasa’nın 2., 17., 56., 128. ve 166. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması istemidir. I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren 7.3.2011 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir: “GEREKÇE a- 29.12.2010 Tarihli ve 6094 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesiyle Değişik, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (11) Numaralı Bendinde Yer Alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” Bölümünün Anayasaya Aykırılığı 5346 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde, Kanunda geçen tanımlar ve kısaltmalar gösterilmiştir. (11) numaralı fıkrada, “rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel – git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynakları”, Kanun kapsamındaki “yenilenebilir enerji kaynakları” olarak tanımlanmıştır. Türkiye’nin eşsiz doğal zenginliklerinin, “yaşamın temel kaynağı” olarak kabul edilmesi gerekirken “maddi bir gelir kaynağı” olarak görülmesi, coğrafi yapıyı tahrip etmektedir. Milyonlarca yılda oluşan doğa güzellikleri, eşsiz canlıları, kültürel mirası, tarım ve hayvancılık potansiyeli, su kaynakları gibi en temel varlıklar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Son yıllarda kaybedilen sulak alan miktarı 1.5 milyon hektarı geçmiş (Marmara Denizi’nden daha büyük bir alan), kıyılar ve ormanlar tahrip edilmiştir. Bu durum sadece doğayı ve canlı yaşamını değil insan yaşamını da tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. (11) numaralı fıkrada, hiçbir sınır ve ölçü konmadan, tüm nehir veya kanal tipi HES projeleri ve rezervuar alanı on beş kilometrekareden az barajlı HES projeleri yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir. Korunan alanlar içerisinde enerji üretim tesisi kurulmasının yanlışlığı ve kabul edilemezliği bir yana, kabul edilen yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kriterleri AB mevzuatı ile de uyumsuz bir şekilde belirlenmiştir. Avrupa Birliği mevzuatında, yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan Nehir Tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırı 5 MW olup sadece iki ülkede en fazla 10 MW olabilmektedir. Oysa kabul edilen yasada tüm kurulu güç ölçeklerindeki Nehir Tipi HES’ler yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmiştir. Kurulu güç sınırı getirmeksizin tüm kanallı ya da tünelli ya da açık ya da kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılması “yenilenebilirlik” kavramına aykırıdır. Mevcut durumda bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kanal tipli HES projeleri olduğu ya da gelecekte de planlanabileceği gerçeği bir yana, tek bir akarsu havzasının en üst kotundan başlayıp sıfır kotuna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli HES projeleri ile doldurulduğu, halen inşaat faaliyetlerinin de devam ettiği bir gerçektir. Açıklanan her iki durumda da havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde süren uygulama, suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirmektedir. Açıklanan şekilde planlanan HES faaliyetlerine her hangi bir kurulu güç kıstası ya da havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden onlarca düşük kurulu güçlü HES planlaması havza ekosistemine telafisi imkansız zararlar vermektedir. Havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden, kurulu güç sınırı getirmeden peş peşe planlanan nehir tipi HES’lerin sırf kaynağına bakılarak “yenilenebilir enerji tesisi” sayılması, söz konusu tesislerin teşvik edilmesi, akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkansız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Kaynağa bakarak üretim tesisini yenilenebilir saymak, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıran uygulama karşısında mümkün olmayıp, açıklanan şekildeki bir tanım, hem hukuk devletine aykırı olarak yasallık ilkesi bakımından belirsizlik içermekte, hem de Anayasanın 56 ncı maddesinde ifade edilen “sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına” doğrudan müdahale etmektedir. Sağlıklı ve dengeli çevre, doğallığı bozulmayan ve asıl olarak her yönüyle sürdürülebilir çevredir. Anayasanın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56 ncı maddesinde, “Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”ndan söz edilmektedir. Bu madde bütünüyle incelendiğinde; “sağlıklı ve dengeli çevre” kavramına, doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar, belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği kuşkusuzdur (AYMK., 11.12.1986 tarihli ve E.1985/11, K.1986/29). Hukuk devletinin önemli ilkelerinden olan “kamu yararı”nın, yenilenebilir enerji ile sağlıklı ve dengeli çevre arasındaki yararlar dengesinde, sürdürülebilirlik yönünden, sağlıklı ve dengeli çevre lehine olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Sürdürülebilirlik olmadan, yenilenebilirliğin olması olanaklı değildir. Diğer yandan on beş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajlar da değişiklikle yenilenebilir enerji tesisi sayılmıştır. Depolamalı her türde tesis, kurulduğu akarsu havzasına ve suyun kalitesine ciddi düzeyde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Barajların su altında kalan bitkiler nedeni ile ürettiği metan gazının ciddi bir sorun olduğu bilimsel bir gerçektir. Diğer yandan suyun depolanması nedeni ile kalitesi de bozulmaktadır. Suyun depolanması diğer yandan suyun PH değerlerini değiştirdiği gibi içerdiği oksijen miktarını da değiştirmekte olup, suyun ısınması ile de suyun hidrobiyolojik yapısı değişmekte, barajdan sonra mansap yönünde değişen su kalitesi nedeni ile sucul ekosistemde değişimlere neden olmaktadır. Depolamalı tesisler ayrıca çok ciddi sosyal ve insani sorunlara yol açmakta, bir süre sonra bir çöle dönüşmekte, coğrafya geri dönülmez bir şekilde niteliğini kaybetmektedir. Depolamalı barajlar artık dünyada yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmemektedir. Bütün bu sayılanlarla birlikte Anadolu’nun hemen her bir akarsu havzasında sayısı onlarla ifade edilen, mikro HES’ler hariç toplamda 1800 adet civarında planlanmış nehir tipi HES’ler nedeni ile yaklaşık boyunca akarsularımız kanallara, tünellere, ya da borulara hapsedilmiş olacaktır. Böyle bir uygulamaya yol açan nehir tipi HES’lere her hangi bir kurulu güç tanımı yapılmadan, planlanan HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan bütününe yenilenebilir enerji tanımı yapılması kabul edilemez. Sürdürülemez bir çevre Anayasanın 56 ncı maddesiyle birlikte insanları vadilerinde yaşayamaz hale getiren yıkımlar karşısında Anayasanın 17 nci maddesinde ifade edilen “herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını” isteme hakkına aykırıdır. Öte yandan plansız bir şekilde süren ve son değişiklikle üstelik yıkımı yenilenebilir sayan dava konusu hüküm, kaynakların verimli şekilde kullanılmasını da engellediğinden Anayasanın 166 ncı maddesinde ifade edilen “planlama” anlayışına da aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” bölümü Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 nci ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. b- 29.12.2010 Tarihli ve 6094 Sayılı Kanunun 4 üncü Maddesiyle, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı Maddesinden Sonra Gelmek Üzere Eklenen 6/C Maddesinin Son Fıkrasının Birinci Tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” Bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” Şeklindeki İkinci Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı 6094 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasında; bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yapılacağı belirtildikten sonra, EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımı, kamu düzeni ve yararına ilişkindir. 5346 sayılı Kanun, “yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi” amacıyla çıkarılmıştır. Bu amaca yönelik hizmetlerin, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin dışında, gerçek ve tüzelkişilerce yaptırılması Anayasaya ve genel hükümlere göre yürütülmesi mümkün olmakla birlikte, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki denetiminin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Kamu hizmetleri, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin dışında, gerçek ve tüzelkişilerce yürütülse bile, bunların hukuka uygunluk denetiminin aslî ve sürekli bir kamu görevi olduğu hususunda duraksamaya yer yoktur. Bu durum karşısında, bu hizmetin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerekir. Esasen Anayasanın 128 inci maddesi ile benimsenen ilke de bu doğrultudadır. Enerji hizmetinin hukuki niteliği ve bunun sonucu olarak bu hizmetin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından yürütülebileceğinin kabulü, bu işin denetimini yürütecek denetim şirketlerinin ve denetim elemanlarının hukuki statüsünün belirlenmesini gerektirmektedir. Memur olmadıkları konusunda duraksamaya yer bulunmayan denetim şirketi elemanları bakımından önemli olan ve açıklığa kavuşturulması gereken husus, Anayasanın 128 inci maddesinde sözü edilen diğer kamu görevlilerinden sayılıp sayılmayacaklarıdır. EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceğine ilişkin hüküm bu tespiti yapmak için gerekli, açık ve net değildir. Ne yetkilendirmenin niteliği ve kuralları, ne de denetim şirketlerinin niteliği ve statüsü yasada gösterilmemiştir. Denetim şirketleri, merkezi idarenin gözetim ve denetimi altında onun bir birimi durumunda olan kuruluşlar değildir. Denetim şirketleri ile idare arasında statüter bir ilişki de yoktur. EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketleri tarafından yapılacak denetim hizmetinin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olunan kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerden olduğu, bu itibarla söz konusu denetim şirketi elemanlarının, Anayasanın 128 inci maddesinde nitelikleri belirtilen “kamu görevlileri” deyimi kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş olması da, Anayasanın 128 inci maddesinin, “kanunla düzenleme” gereğinin yerine getirilmediği anlamına gelmektedir. Kaldı ki, Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Anayasanın 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma ve yasayla konulan kuralları değiştirme yetkisi verilemez. Yasal düzenlemeler ancak yasa koyucu tarafından kaldırılabilir ya da değiştirilebilir. Açıklanan nedenlerle, 6094 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” şeklindeki ikinci tümcesi Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir. c- 6094 Sayılı Kanunun 5 inci Maddesiyle Değişik, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Sonuna Eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” Şeklindeki Fıkranın Anayasaya Aykırılığı 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin sonuna eklenen fıkrada, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” denilmiştir. Çeşitli yasa ve kararlarla korunan alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması, bu alanların ilan edilme gerekçelerine aykırı bir durum olup, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması ile bu alanlar korunmalarına neden olan niteliklerini kaybedecektir. Ülke coğrafyasının belli alanların üstün biyolojik çeşitliliği, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırdığı kabulü ile ilan edilen alanların korunması hem çağdaş bir devlet olmanın, hem ülkenin moral değerlerinin hem de sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın gereğidir. Korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenleme, yukarıda (a) bölümünde açıklanan 6094 sayılı yasanın 1 inci maddesi ile 5346 sayılı yasanın 3 üncü maddesinin (11) numaralı bendinde getirilen değişikle beraber düşünüldüğünde korunan alanlarda dahi aynı plansızlığın, aynı yıkımın süreceği anlaşılmaktadır. Tüm dünyada korunan alan büyüklüğü ortalaması % 14’ler civarındayken ülkemizin korunan alan yüz ölçümünün % 3,8 civarında olduğu da düşünüldüğünde zaten sınırlı ve dar bir ölçekte olan korunan alanlarımızın da koruma amacına aykırı olarak tahrip edileceği anlaşılmaktadır. Milli Parklar Yasasının, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının koruma amaçlarına ters, dolayısı ile söz konusu yasada amaçlanan kamu yararını görmezden gelen, enerji sektörünün taleplerini kamunun korunan yararlarından üstün gören bir anlayışla yasalaşan bu düzenleme de yukarıda (a) bölümünde açıklanan gerekçelerle Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırıdır. Kuralda, ilgili bakanlıkların ya da kurulların görüşünün alınması da Anayasaya aykırılığı ortadan kaldırmaz. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi ve Eki Protokolleri, Kuşların Himayesine Dair Milletlerarası Sözleşme, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme, Avrupa Kültür Anlaşması hükümleri göz önüne alındığında, dava konusu düzenlemenin hukukun bir kaynağı olan evrensel değer ve hukuki amaçlara da aykırı olduğu görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” şeklindeki fıkra Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun, 6094 sayılı Kanunla değiştirilen ve Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taşıyan yukarıdaki kurallarının uygulamaya geçmesi durumunda, evrensel hukuk ilkelerinin, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama ilkelerinin ihlali nedenleriyle telafisi imkansız zararlar doğacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen bölümlerin, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır. IV. SONUÇ Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; a- 1 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” bölümünün, Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine, b- 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” şeklindeki ikinci tümcesinin, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine, c- 5 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” şeklindeki fıkranın, Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine, aykırı olduklarından iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.” II- YASA METİNLERİ A- İptali İstenilen Yasa Kuralları İptali istenilen kuralların yer aldığı 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: 1- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendi şöyledir: “Madde 3- Bu Kanunda geçen; ... (11) Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını, ... İfade eder.” 2- 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrası şöyledir: “Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretimi yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 3- 5. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkra şöyledir: “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.” B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 17., 56., 128. ve 166. maddelerine dayanılmış, 10. maddesi ise ilgili görülmüştür. III- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla 17.3.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme’nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI’nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE, 3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE, karar verilmiştir. IV- ESASIN İNCELENMESİ Dava dilekçesi ve ekleri, Anayasa Mahkemesi raportörü Evren ALTAY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen Yasa, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A) 6094 Sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilen (11) Numaralı Bendinde Yer Alan “...kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” İbaresinin İncelenmesi Dava dilekçesinde, tüm nehir veya kanal tipi hidroelektrik santralleri (HES) projeleri ile rezervuar alanı onbeş kilometreden az barajlı HES projelerinin hiçbir sınır ve ölçü konulmaksızın yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edildiği, Avrupa Birliği mevzuatında yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan nehir tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırının iki ülkede 10 MW diğerlerinde 5 MW olduğu, kurulu güç sınırı getirilmeksizin tüm kanallı ya da tünelli ya da açık ya da kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılmasının “yenilenebilirlik” kavramına aykırı olduğu, bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kalıp tipli HES projeleri ile tek bir akarsu havzasının en üst kodundan başlayarak sıfır koduna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli HES projelerinin havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirdiği, havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden ve kurulu güç sınırı getirmeden nehir tipi HES’lerin yalnızca kaynağına bakılarak yenilenebilir enerji kaynağı sayılması ve söz konusu tesislerin teşvik edilmesinin akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkansız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olacağı, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıracak şekilde bir üretim tesisinin yalnızca kaynağına bakılarak yenilenebilir enerji tesisi sayılmasının Anayasa’nın 56. maddesinde ifade edilen sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına doğrudan müdahale olduğu, sağlıklı ve dengeli çevre tanımının doğallığı bozulmayan ve asıl olarak her yönüyle sürdürülebilir çevreyi ifade ettiği, sürdürülebilirlik olmadan yenilenebilirliğin olamayacağı, salt kaynağına bakılarak bir üretim tesisinin yenilenebilir sayılmasının yasallık ilkesi bakımından belirsizlik içerdiği, yenilenebilir enerji ile sağlıklı ve dengeli çevre ilişkisinde kamu yararının gözetilmediği, onbeş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajların yenilenebilir enerji tesisi olarak kabul edilmesinin doğa açısından olumsuz etkileri bulunduğu, depolamalı tesislerin kuruldukları akarsu havzasına ve suyun kalitesine etkilerinin de olumsuz olduğu, barajlarda su altında kalan bitkiler nedeniyle ortaya çıkan metan gazının ciddi bir sorun oluşturduğu, suyun depolanması nedeniyle kalitesinin bozulduğu ve PH değerleri ile oksijen miktarının değiştiği, suyun ısınması ile de hidrobiyolojik yapısının değiştiği, değişen su kalitesinin ekositemde de değişime neden olduğu, depolamalı barajların dünyada artık yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmediği, HES’ler nedeniyle akarsuların kanallara, tünellere ya da borulara hapsedildiği ve HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan yenilenebilir enerji tanımı kapsamında kabul edilemeyeceği, sürdürülemez bir çevrenin ve vadileri insanlar için yaşanamaz hale getiren yıkımların kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı ile herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını isteme hakkını ihlal ettiği, dava konusu kuralın kaynakların verimli şekilde kullanılmasını da engellemesi nedeniyle planlama anlayışına da aykırı olduğu belirtilerek iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 17., 56. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kural, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji tanımı içinde yer almaktadır ve “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kapsamı içinde saymaktadır. Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu ve çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu ifade edilmiştir. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un genel gerekçesinde, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan çevre bilincinin fosil kaynaklara dayalı enerji üretim ve tüketiminin yerel, bölgesel ve küresel seviyede çevreye ve doğal kaynaklara doğrudan ve/veya dolaylı olumsuz etkilere neden olduğunun anlaşılmasını sağladığı, bunun da atmosfere kirlilik yaratıcı emisyon vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının yeniden destek görmesine yol açtığı, Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile gelişmiş ülkelere sera gazı emisyonlarını indirme yükümlülüğünün getirildiği, benzer bir yükümlülüğün Kyoto Protokolü ile de getirildiği, bu doğrultuda Avrupa Birliği Komisyonunun “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Beyaz Bildirisi”ni ve 2001/77/EC sayılı Direktifini çıkararak 2020 yılına kadar genel enerji tüketimi içindeki yenilenebilir enerji payının % 12’ye ulaşmasını hedeflediği; söz konusu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 16 Ekim 2003 tarihinde kabul edilerek 21 Ekim 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programında yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması için bir program hazırlanmasının kısa vadeli öncelikler arasında bulunduğu, Programda enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması ve arz güvenliğinin sağlanması amacıyla yenilenebilir enerji kaynakların kullanımının artırılmasının Türkiye ulusal enerji politikasının son derece önemli bir parçası olduğu vurgulanarak, bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının desteklendiğinin belirtildiği, yenilenebilir kaynaklarımızdan elektrik üretiminin bir an önce arzulanan seviyede gerçekleştirilmesi için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılmasının zorunluluk arz etmesi nedeniyle bu Kanun Tasarısının hazırlandığı ifade edilmiştir. Kömür, doğalgaz ve fuel-oil gibi fosil yakıtlarının kullanımı sonucu dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığında meydana gelen artışa bağlı olarak uzun vadede iklim değişiklikleri, buzulların erimesi, mevsimlerin kayması ve tarım alanlarının verimsizleşmesi gibi sorunlara yol açabilecek nitelikteki sera gazı salınımının düşürülmesi amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesinin, doğanın korunması bakımından taşıdığı önem açıktır. İptali istenilen “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi kaynakları da, yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer almaktadır. Hidroelektrik elektrik üretim tesislerinin kurulabilmesi ve faaliyet gösterebilmesi, diğer elektrik üretim tesislerinde olduğu gibi, bu konuda izin, ruhsat ve lisans alınmasına bağlıdır. Söz konusu izin, ruhsat ve lisansın verilebilmesi ise ilgili mevzuatta öngörülen koşulların yerine getirilmesine bağlı bulunmaktadır. Konuya ilişkin süreç özetlenecek olursa, elektrik piyasasında faaliyet gösterebilmek için öncelikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) “üretim lisansı” alınması gerekmektedir. Hidrolik kaynaklardan elektrik enerjisi üretmek amacıyla lisans başvurusunda bulunmak için ise öncelikle hidrolik kaynaklar için DSİ ile yapılmış Su Kullanım Hakkı Anlaşmasının veya Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalayabilmeye hak kazanıldığının belgelenmesi gerekmektedir. Anılan Anlaşma, belirli bir miktardaki suyun doğal hayatın korunması amacıyla ırmak yatağına bırakılmasını ve bu miktarın yeterli olmaması durumunda su miktarının artırılmasını öngörmektedir. Lisans başvurusunu incelemeye alan EPDK, öncelikle ilgili mevzuatta öngörülen amaçlara uygunluk açısından inceleme yapmakta ve ilgili mevzuat uyarınca diğer kurum ve/veya kuruluşlardan konuya ilişkin nihai görüşlerini istemektedir. EPDK tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu lisans alması Kurul kararıyla uygun bulunan başvuru sahibi tüzel kişiler, uygun bulma kararının kendilerine yapılan yazılı bildirimi izleyen otuz gün içerisinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği çerçevesinde ilgili kuruma başvurmak zorundadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olduğu hükme bağlanmış, 10. maddesinde de, gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları belirtilmiştir. “Çevresel Etki Değerlendirmesi” (ÇED) kavramı, gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade etmektedir. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında ÇED raporu hazırlanması zorunlu olan projeler ile bu projelere ilişkin yapılacak çalışmalar sırasında başvurulması gereken mevzuat, anılan Yönetmelikte belirtilmiştir. ÇED Raporu hazırlanması zorunluluğu öngörülmeyen projeler yönünden de proje tanıtım dosyalarının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince yapılacak inceleme sonucunda da bu projelerin çevreye etkilerinin değerlendirilerek bunlar yönünden de ÇED raporu istenebilmesi olanağı getirilmiştir. Çevresel etki değerlendirmesi sürecinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca komisyon kurulurken projenin yer aldığı bölge ve yukarıdaki mevzuat hükümleri gözetilerek, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri de komisyonda yer almaktadır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğine göre Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadıkça, bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği kabul edilmektedir. Bu noktada, elektrik piyasasında faaliyet gösterme yeterliğini gösteren “üretim lisansı”nın, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilmesi anlamını taşımadığı gibi bu iznin yerine geçmediği, kaldı ki elektrik üretim tesislerinin kurulması izinleri yönünden EPDK’nın yetkili olmadığı da belirtilmelidir. Söz konusu tesislerin kurulması bakımından izin vermeye yetkili makamlar, bölgenin özelliğine ve konumuna göre ilgili kanunlarda belirtilmiştir. Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralda yer alan nitelikteki hidroelektrik üretim tesislerinin kurulmasının çevrenin tahribatına yol açabileceği ileri sürülmekte ise de iptali istenilen kural, söz konusu tesislerin kurulması ve faaliyet göstermesi bakımından izin, ruhsat ve lisans alınması koşulunu ortadan kaldırmadığı gibi bunların alınabilmesi için mevzuatta öngörülen koşullarda da herhangi bir değişiklik yapmamaktadır. Bu durumda, “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarının, 5346 sayılı Kanun kapsamında yenilenebilir enerji kaynakları kapsamında sayılmasının, sağlıklı ve dengeli yaşam hakkına ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesine engel olduğunun ve kamu yararı ile hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğunun söylenebilmesi olanaklı değildir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Dava konusu kuralın Anayasa’nın 166. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. B) 6094 Sayılı Kanun’un 4. Maddesiyle, 5346 Sayılı Kanun’un 6. Maddesinden Sonra Gelmek Üzere Eklenen 6/C Maddesinin Son Fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Bölümünün İncelenmesi Dava dilekçesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının kamu düzeni ve kamu yararına ilişkin olduğu, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisans kapsamındaki denetiminin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken bir kamu hizmeti olduğu, kamu hizmetlerinin Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu tüzelkişilerinin dışında gerçek ve tüzel kişilerce yürütülebilmesi mümkün olmakla birlikte bunların denetiminin asli ve sürekli bir kamu görevi olması nedeniyle Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülebileceği, EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinin niteliğinin ve statüsünün yasada açık ve net olarak gösterilmediği gibi yetkilendirmenin niteliği ve kurallarının da belirtilmediği, denetim şirketleri ile idare arasında statüer bir ilişkinin bulunmadığı ve denetim şirketi elemanlarının Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen kamu görevlileri kapsamına girmediği, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesinin Anayasa’nın 128. maddesinde öngörülen kanunla düzenleme ilkesine aykırı olduğu, düzenlemenin kişiler ve idare yönünden belirsiz bulunduğu, yasayla düzenlenmesi gereken konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi verilemeyeceği belirtilerek iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kuralın yer aldığı fıkra, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimini düzenlemektedir. Bu inceleme ve denetimin EPDK tarafından yapılacağını veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği öngörülmektedir. Fıkranın, söz konusu inceleme ve denetimin EPDK tarafından denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceğine ve denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin bölümü, dava konusu kuralı oluşturmaktadır. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” denilmektedir. Buna göre, yasa ile yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilebilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamını taşımamaktadır. Temel ilkeleri belirlenmeksizin ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralı ile sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın yönetimin düzenlemesine bırakılması, Anayasa’nın belirtilen maddesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın 128. maddesinde de “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür....” denilmektedir. Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararını ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak tanımlanan kamu hizmetinin, kamu hukukunun genel ilkeleri gereğince, doğrudan idare, kuruluş ve kurumları eliyle, kamusal yönetim biçimine göre yürütülmesi asıl ve olağandır. 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki incelenmesi ve denetlenmesi işlemlerinin kamu hizmeti niteliği taşıdığı kuşkusuzdur. Nitekim, bu inceleme ve denetlemenin EPDK tarafından yapılacağı veya gerektiğinde EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği belirtilmiştir. Hizmet satın alınarak yaptırılacak denetimde, denetim şirketlerinin yetkilerinin sınırları, söz konusu denetim sonuçlarının EPDK yönünden bağlayıcılık taşıyıp taşımadığı ve bu aşamada EPDK’nın denetim yetkisinin ayrıca devam edip etmediği, lisans kapsamında yapılan inceleme ve denetimlerde denetlenen şirket ile denetleyen şirketin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğinin ya da usulsüzlük yapıldığının tespiti halinde uygulanacak yaptırım ve sonuçları, denetimin tekrarlanabilirliği hususlarında dava konusu kuralda bir açıklık bulunmamakta, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğinin belirtilmesi ile yetinilmektedir. Denetim şirketlerinin yetkileri ve nitelikleri ile bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına düzenleme yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gereklidir. Denetim şirketlerince yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkelerin belirlenmemesi, söz konusu kuralın belirsizliğine de yol açmakta ve bu belirsizlik, Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık oluşturduğu gibi dava konusu kural yönünden Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini öngören Anayasa’nın 128. maddesi yönünden yapılacak denetime de engel oluşturmaktadır. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle kural Anayasa’nın 10. maddesi yönünden de incelenmiştir. Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmektedir. Bu yasak, birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme, eşitliğe aykırılık oluşturur. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Dava konusu kuralda, denetimlerin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerince yapılması halinde masrafların ilgililere ait olacağı belirtilmiştir. İnceleme ve denetimin EPDK tarafından yapılması halinde denetlenen bakımından mali bir külfete yol açmamakta iken söz konusu denetimin EPDK tarafından yetkilendirilen denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılması halinde denetim masraflarının denetlenenden alınması sonucuna yol açan düzenleme, denetlenenler yönünden aynı hukuki konumda bulunan şirketlere farklı işlem ve yükümlülükler getirilmesi sonucunu doğurmakta ve eşitlik ilkesine de aykırı bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu kural, Anayasa’nın 2., 7. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Hicabi DURSUN bu görüşe katılmamıştır. Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe farklı gerekçeyle katılmıştır. C) 6094 Sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle, 5346 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine Eklenen Beşinci Fıkranın İncelenmesi Dava dilekçesinde, çeşitli yasa ve kararlarla korunan alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulmasının bu alanların korunma gerekçelerine aykırı bir durum olduğu, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesisleri kurulması ile bu alanların niteliklerini kaybedeceği, üstün biyolojik çeşitlilikleri, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırmaları nedeniyle korunan alanların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın gereği olduğu, korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenlemenin zaten sınırlı ve dar ölçekte olan koruma alanlarının tahrip edilmesine neden olacağı, enerji sektörünün taleplerinin kamu yararından üstün tutulmasının Anayasa’nın 2., 17., 56. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kural; milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verileceğini öngörmektedir. Kuralda yer alan milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit alanları; Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Orman Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Kara Avcılığı Kanunu’nda getirilen hükümlerle özel olarak korunan alanlardır. Bu alanlarda yapılaşmaya gidilebilmesi, öncelikle söz konusu Kanunlarda böyle bir yapılaşmaya olanak tanınmasına ve bu doğrultuda yetkili makamlarca izin verilmiş olmasına bağlıdır. İptali istenilen kural, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulabilmesi bakımından yukarıda anılan Kanunlarda öngörülen düzenlemelerin uygulanma zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bir başka deyişle, 6094 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit alanlarında ilgili mevzuat uyarınca kurulması mümkün olmayan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir elektrik üretim tesisinin, 6094 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle kurulabilmesi mümkün değildir. Dava konusu kuralda, belirtilen alanların niteliğine göre ilgili Bakanlık veya koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla bu alanlarda yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verileceğinin belirtilmesi, yetkili makamların olumlu görüş ya da bu olumlu görüş üzerine tesis kurma izni verirken, çevre mevzuatı hükümlerinden bağımsız hareket edebilmelerine olanak tanımamaktadır. Bu bağlamda, iptali istenilen kuralda yer alan “izin verilir” ibaresi, mevzuata ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın mutlak izin verme zorunluluğunu ifade etmemekte, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu mevzuata uygun talepler doğrultusunda izin verilebileceği anlamını taşımaktadır. Belirtilen niteliği dolayısıyla dava konusu kural, hukuk devleti ilkesine, sağlıklı ve dengeli yaşam hakkına ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına aykırılık oluşturmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 166. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: A) 4. maddesiyle 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün yürürlüğünün durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, B) 1- 1. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” ibaresine, 2- 5. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkraya, yönelik iptal istemleri, 5.7.2012 günlü, E. 2011/27, K. 2012/101 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 5.7.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. VII- SONUÇ 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: A- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, B- 4. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, C- 5. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 5.7.2012 gününde karar verildi. FARKLI GEREKÇE 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yasa’nın 4. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinin “veya gerektiğinde masrafları ilgililere ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir.” bölümü ile ikinci cümlesine ilişkin karar gerekçesine Anayasa Mahkemesi’nin 13.1.2011 günlü E.2007/2 K.2011/13 sayılı kararın da 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 15. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “özel hukuk tüzel kişilerine” ibaresine ilişkin gerekçede belirtilen görüşler doğrultusunda farklı gerekçe ile katılıyorum. KARŞI OY YAZISI 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün Anayasa’nın 7. ve 10. maddelerine aykırı olduğuna karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak suretiyle EPDK tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenmesini Anayasa’ya aykırı görmüştür. Mahkeme’nin çoğunluk görüşüne göre, yasama organı denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlemek zorundadır. Mahkeme, çerçevesi kanun ile çizilmeden yürütme organına yetki verilmesini Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı bulmuştur. 1982 Anayasası’nın 47. maddesinin son fıkrasında 13.08.1999 tarihli ve 4446 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile yapılan değişiklikle “Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.” hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre idarenin üstlendiği yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmesi ile gerçek ve tüzel kişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceğinin kanunla belirleneceği düzenlenmiştir. Hükümde, hangi türden faaliyetlerin kamu hizmeti olarak görülebileceği düzenlenmediği gibi, hangi türden faaliyetlerin İdarece üstlenileceği veya yürütüleceği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla bu iki noktada yasa koyucunun, Anayasa’nın diğer hükümlerini de dikkate alarak bir takdir hakkı bulunduğu açıktır. Bir hizmetin “niteliği gereği” kamu hizmeti olduğu anlayışı çağdaş demokratik hukuk ilkeleriyle bağdaştırılamaz. Bu itibarla somut Anayasa hükümleri dayanak gösterilerek bir Anayasal kamu hizmeti kategorisi yaratılarak ve bunların dışındaki kamu hizmetlerinin belirlenmesi veya kamu hizmeti olmaktan çıkartılması siyasi iradenin takdirine bırakılmalıdır. Öte yandan Anayasa’da kamu hizmeti olarak yürütülmesi zorunlu tutulan hizmetlerin mutlaka devlet veya diğer idari birimlerce bizzat yürütüleceğini söylemek de pozitif hukuk açısından mümkün görünmemektedir. Örneğin ulusal güvenlik, kamu düzeninin sağlanması ve adalet hizmetlerinin sağlanması Anayasa hükümlerine göre zorunlu olarak kamu hizmeti sayılmakla birlikte bu hizmetlerin mutlaka devlet tarafından bizzat yerine getirileceği anlamına gelmemektedir. Aksi düşünce bazı ulusal güvenlik hizmetlerinin köy korucuları eliyle yürütülmesini, bazı kamu düzeninin sağlanmasına ilişkin hizmetlerin özel güvenlik kuruluşlarınca ve adalet hizmetlerinin tahkim usulü ile özel kişilere de gördürülüyor olmasını açıklayamayacaktır. Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrası ise yasa koyucunun kamu hizmeti olarak belirlediği hizmetlerin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini düzenlemektedir. Dava konusu, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin kuralda EPDK’nın genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu denetim yetkisi konusunda EPDK’nın sahip olduğu hakkın devri söz konusu olmayıp, bir kamu hizmetinin özel şirketlere gördürülmesi söz konusudur. Kural, “denetim yetkisinin devrini” kapsamaması nedeniyle ortada denetim yetkisinin devri yönünden iptali gerekli kılan bir Anayasal neden de bulunmamaktadır. Anayasa’nın 47. maddesinin dördüncü fıkrası yasa koyucuya, kamu hizmetlerini özel hukuk rejimine tabi tutarak özel kişilere gördürme konusunda açık bir takdir yetkisi vermektedir. Nitekim dava konusu kural ile 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına olanak verilmiş, Anayasa Mahkemesi de böyle bir hizmet alımını Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Mahkeme dava konusu kuralı, yasama organının denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlememesi nedeni ile iptal etmiştir. Ancak yasama organının denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlemesi zorunluluğunun anayasal dayanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu, Anayasa’nın 47. maddesinin dördüncü fıkrasına uygun olarak 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasını uygun görmüştür. Böylece bu hizmetin özel kişilere özel hukuk hükümlerine göre gördürülmesine olanak verilmiştir. Yasa koyucunun denetim şirketlerinin hukuksal yapılarını, gördürülecek işe göre bu şirketlere verilecek yetkilerini kapsam ve niteliğini ve yine yaptırılacak işe göre bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarının belirlenmesini yürütme organına bırakması, yasama organının takdir yetkisi kapsamındadır. Öte yandan bu şirketler, şirketler hukukuna tabi oldukları gibi, bu nitelikteki sözleşmeler de borçlar hukuku kurallarına tabidir. Ayrıca idare ile şirket arasında yapılacak sözleşmelerin hazırlanmasında 5346 sayılı Kanunun tüm hükümlerine riayet edilmesi de yasal bir zorunluluktur. Başka bir deyişle özel hukuk sözleşmesi ile denetim işini gördürecek olan EPDK’nın, o hizmetin özelliği gereği çıkabilecek tüm sorunları ve bu bağlamda tek taraflı değişiklik ve fesih konularını önceden belirleyip sözleşmeyi 5346 sayılı Kanun’a, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na, 4735 sayılı Kamu İhaleleri Sözleşme Kanunu’na ve diğer ilgili kanunlara uygun hazırlaması zaten bir zorunluluktur. Bundan başka, itiraz konusu kuralda açıkça belirtildiği gibi yapılacak inceleme ve denetim “lisans kapsamı” ile sınırlı olacağından, EPDK ile denetim şirketleri arasındaki sözleşmelerde elektrik üretimi yapan tesislerin lisanslamasına ilişkin mevzuat ile lisans hükümleri de gözetilmek zorundadır. Bu itibarla EPDK ile denetim şirketleri arasında imzalanacak anlaşmaların çerçevesinin ayrıca özel bir kanunla çizilmesi zorunluluğunun Anayasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Kapsamında, hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi, gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını bulunduran yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi amacı ile kurulacak elektrik üretim tesislerinin kuruluşundan faaliyetine kadar her aşamada mevzuatta öngörülen izin, ruhsat ve lisans dahilinde EPDK tarafından inceleneceği ve denetleneceği iptal edilen bölümün önceki kısmında yer almaktadır. İptal edilen kısım ise “veya gerektiğinde” ibaresiyle başlamaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları gibi geniş bir alanın kurum bünyesinde kurulacak denetim teşkilatı ile her zaman etkin ve verimli bir denetimin yapılabilmesi ekonomik ve rantabl değildir. Bu alandaki denetim yetkisinin EPDK’nın tekeline bırakılmasıda dünya gerçekleri ile örtüşmemektedir. Esasen dinamik bir kavram olan ve dünyadaki standartları sürekli değişme ve gelişme gösteren denetimin yasal çerçevesinin oluşturulmasının zorunlu olarak istenmesi durumunda dahi bunun her mümkün olamayacağı açıktır. Sonuç olarak öteden beri bazı kamu hizmetlerinin esas itibariyle özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği savunulmaktadır. Bu görüşün giderek Türk hukukunda benimsenmeye başlamasının bir sonucu olarak endüstriyel ve ticari nitelikteki bazı kamu hizmetlerine özel hukuk hükümleri uygulanmaya başlamış, “kamu hizmetlerinin en verimli ve etkin biçimde işletilmesi gereği”nden hareketle, kamu hizmetlerinin gördürülmesi konusunda idareye geniş bir takdir yetkisi tanıma eğilimi artmaktadır. Bu itibarla 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin usul ve esasların kanun ile değil de Bakanlık görüşü alınmak suretiyle EPDK tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenmesine ilişkin kuralda Anayasa’ya aykırılık bulunmamaktadır. Anılan gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. | Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2011/27 Karar Sayısı : 2012/101 Karar Günü : 5.7.2012 İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBİ İPTAL DAVASININ KONUSU : 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: 1- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “...kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim...” ibaresinin, 2- 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün, 3- 5. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkranın, Anayasa’nın 2., 17., 56., 128. ve 166. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması istemidir. I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren 7.3.2011 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir: “GEREKÇE a- 29.12.2010 Tarihli ve 6094 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesiyle Değişik, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (11) Numaralı Bendinde Yer Alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” Bölümünün Anayasaya Aykırılığı 5346 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde, Kanunda geçen tanımlar ve kısaltmalar gösterilmiştir. (11) numaralı fıkrada, “rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel – git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynakları”, Kanun kapsamındaki “yenilenebilir enerji kaynakları” olarak tanımlanmıştır. Türkiye’nin eşsiz doğal zenginliklerinin, “yaşamın temel kaynağı” olarak kabul edilmesi gerekirken “maddi bir gelir kaynağı” olarak görülmesi, coğrafi yapıyı tahrip etmektedir. Milyonlarca yılda oluşan doğa güzellikleri, eşsiz canlıları, kültürel mirası, tarım ve hayvancılık potansiyeli, su kaynakları gibi en temel varlıklar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Son yıllarda kaybedilen sulak alan miktarı 1.5 milyon hektarı geçmiş (Marmara Denizi’nden daha büyük bir alan), kıyılar ve ormanlar tahrip edilmiştir. Bu durum sadece doğayı ve canlı yaşamını değil insan yaşamını da tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. (11) numaralı fıkrada, hiçbir sınır ve ölçü konmadan, tüm nehir veya kanal tipi HES projeleri ve rezervuar alanı on beş kilometrekareden az barajlı HES projeleri yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir. Korunan alanlar içerisinde enerji üretim tesisi kurulmasının yanlışlığı ve kabul edilemezliği bir yana, kabul edilen yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kriterleri AB mevzuatı ile de uyumsuz bir şekilde belirlenmiştir. Avrupa Birliği mevzuatında, yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan Nehir Tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırı 5 MW olup sadece iki ülkede en fazla 10 MW olabilmektedir. Oysa kabul edilen yasada tüm kurulu güç ölçeklerindeki Nehir Tipi HES’ler yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmiştir. Kurulu güç sınırı getirmeksizin tüm kanallı ya da tünelli ya da açık ya da kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılması “yenilenebilirlik” kavramına aykırıdır. Mevcut durumda bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kanal tipli HES projeleri olduğu ya da gelecekte de planlanabileceği gerçeği bir yana, tek bir akarsu havzasının en üst kotundan başlayıp sıfır kotuna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli HES projeleri ile doldurulduğu, halen inşaat faaliyetlerinin de devam ettiği bir gerçektir. Açıklanan her iki durumda da havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde süren uygulama, suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirmektedir. Açıklanan şekilde planlanan HES faaliyetlerine her hangi bir kurulu güç kıstası ya da havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden onlarca düşük kurulu güçlü HES planlaması havza ekosistemine telafisi imkansız zararlar vermektedir. Havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden, kurulu güç sınırı getirmeden peş peşe planlanan nehir tipi HES’lerin sırf kaynağına bakılarak “yenilenebilir enerji tesisi” sayılması, söz konusu tesislerin teşvik edilmesi, akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkansız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Kaynağa bakarak üretim tesisini yenilenebilir saymak, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıran uygulama karşısında mümkün olmayıp, açıklanan şekildeki bir tanım, hem hukuk devletine aykırı olarak yasallık ilkesi bakımından belirsizlik içermekte, hem de Anayasanın 56 ncı maddesinde ifade edilen “sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına” doğrudan müdahale etmektedir. Sağlıklı ve dengeli çevre, doğallığı bozulmayan ve asıl olarak her yönüyle sürdürülebilir çevredir. Anayasanın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56 ncı maddesinde, “Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”ndan söz edilmektedir. Bu madde bütünüyle incelendiğinde; “sağlıklı ve dengeli çevre” kavramına, doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar, belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği kuşkusuzdur (AYMK., 11.12.1986 tarihli ve E.1985/11, K.1986/29). Hukuk devletinin önemli ilkelerinden olan “kamu yararı”nın, yenilenebilir enerji ile sağlıklı ve dengeli çevre arasındaki yararlar dengesinde, sürdürülebilirlik yönünden, sağlıklı ve dengeli çevre lehine olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Sürdürülebilirlik olmadan, yenilenebilirliğin olması olanaklı değildir. Diğer yandan on beş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajlar da değişiklikle yenilenebilir enerji tesisi sayılmıştır. Depolamalı her türde tesis, kurulduğu akarsu havzasına ve suyun kalitesine ciddi düzeyde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Barajların su altında kalan bitkiler nedeni ile ürettiği metan gazının ciddi bir sorun olduğu bilimsel bir gerçektir. Diğer yandan suyun depolanması nedeni ile kalitesi de bozulmaktadır. Suyun depolanması diğer yandan suyun PH değerlerini değiştirdiği gibi içerdiği oksijen miktarını da değiştirmekte olup, suyun ısınması ile de suyun hidrobiyolojik yapısı değişmekte, barajdan sonra mansap yönünde değişen su kalitesi nedeni ile sucul ekosistemde değişimlere neden olmaktadır. Depolamalı tesisler ayrıca çok ciddi sosyal ve insani sorunlara yol açmakta, bir süre sonra bir çöle dönüşmekte, coğrafya geri dönülmez bir şekilde niteliğini kaybetmektedir. Depolamalı barajlar artık dünyada yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmemektedir. Bütün bu sayılanlarla birlikte Anadolu’nun hemen her bir akarsu havzasında sayısı onlarla ifade edilen, mikro HES’ler hariç toplamda 1800 adet civarında planlanmış nehir tipi HES’ler nedeni ile yaklaşık boyunca akarsularımız kanallara, tünellere, ya da borulara hapsedilmiş olacaktır. Böyle bir uygulamaya yol açan nehir tipi HES’lere her hangi bir kurulu güç tanımı yapılmadan, planlanan HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan bütününe yenilenebilir enerji tanımı yapılması kabul edilemez. Sürdürülemez bir çevre Anayasanın 56 ncı maddesiyle birlikte insanları vadilerinde yaşayamaz hale getiren yıkımlar karşısında Anayasanın 17 nci maddesinde ifade edilen “herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını” isteme hakkına aykırıdır. Öte yandan plansız bir şekilde süren ve son değişiklikle üstelik yıkımı yenilenebilir sayan dava konusu hüküm, kaynakların verimli şekilde kullanılmasını da engellediğinden Anayasanın 166 ncı maddesinde ifade edilen “planlama” anlayışına da aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” bölümü Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 nci ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. b- 29.12.2010 Tarihli ve 6094 Sayılı Kanunun 4 üncü Maddesiyle, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı Maddesinden Sonra Gelmek Üzere Eklenen 6/C Maddesinin Son Fıkrasının Birinci Tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” Bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” Şeklindeki İkinci Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı 6094 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasında; bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yapılacağı belirtildikten sonra, EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımı, kamu düzeni ve yararına ilişkindir. 5346 sayılı Kanun, “yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi” amacıyla çıkarılmıştır. Bu amaca yönelik hizmetlerin, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin dışında, gerçek ve tüzelkişilerce yaptırılması Anayasaya ve genel hükümlere göre yürütülmesi mümkün olmakla birlikte, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki denetiminin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Kamu hizmetleri, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin dışında, gerçek ve tüzelkişilerce yürütülse bile, bunların hukuka uygunluk denetiminin aslî ve sürekli bir kamu görevi olduğu hususunda duraksamaya yer yoktur. Bu durum karşısında, bu hizmetin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerekir. Esasen Anayasanın 128 inci maddesi ile benimsenen ilke de bu doğrultudadır. Enerji hizmetinin hukuki niteliği ve bunun sonucu olarak bu hizmetin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından yürütülebileceğinin kabulü, bu işin denetimini yürütecek denetim şirketlerinin ve denetim elemanlarının hukuki statüsünün belirlenmesini gerektirmektedir. Memur olmadıkları konusunda duraksamaya yer bulunmayan denetim şirketi elemanları bakımından önemli olan ve açıklığa kavuşturulması gereken husus, Anayasanın 128 inci maddesinde sözü edilen diğer kamu görevlilerinden sayılıp sayılmayacaklarıdır. EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceğine ilişkin hüküm bu tespiti yapmak için gerekli, açık ve net değildir. Ne yetkilendirmenin niteliği ve kuralları, ne de denetim şirketlerinin niteliği ve statüsü yasada gösterilmemiştir. Denetim şirketleri, merkezi idarenin gözetim ve denetimi altında onun bir birimi durumunda olan kuruluşlar değildir. Denetim şirketleri ile idare arasında statüter bir ilişki de yoktur. EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketleri tarafından yapılacak denetim hizmetinin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olunan kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerden olduğu, bu itibarla söz konusu denetim şirketi elemanlarının, Anayasanın 128 inci maddesinde nitelikleri belirtilen “kamu görevlileri” deyimi kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş olması da, Anayasanın 128 inci maddesinin, “kanunla düzenleme” gereğinin yerine getirilmediği anlamına gelmektedir. Kaldı ki, Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Anayasanın 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma ve yasayla konulan kuralları değiştirme yetkisi verilemez. Yasal düzenlemeler ancak yasa koyucu tarafından kaldırılabilir ya da değiştirilebilir. Açıklanan nedenlerle, 6094 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” şeklindeki ikinci tümcesi Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir. c- 6094 Sayılı Kanunun 5 inci Maddesiyle Değişik, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Sonuna Eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” Şeklindeki Fıkranın Anayasaya Aykırılığı 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin sonuna eklenen fıkrada, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” denilmiştir. Çeşitli yasa ve kararlarla korunan alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması, bu alanların ilan edilme gerekçelerine aykırı bir durum olup, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması ile bu alanlar korunmalarına neden olan niteliklerini kaybedecektir. Ülke coğrafyasının belli alanların üstün biyolojik çeşitliliği, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırdığı kabulü ile ilan edilen alanların korunması hem çağdaş bir devlet olmanın, hem ülkenin moral değerlerinin hem de sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın gereğidir. Korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenleme, yukarıda (a) bölümünde açıklanan 6094 sayılı yasanın 1 inci maddesi ile 5346 sayılı yasanın 3 üncü maddesinin (11) numaralı bendinde getirilen değişikle beraber düşünüldüğünde korunan alanlarda dahi aynı plansızlığın, aynı yıkımın süreceği anlaşılmaktadır. Tüm dünyada korunan alan büyüklüğü ortalaması % 14’ler civarındayken ülkemizin korunan alan yüz ölçümünün % 3,8 civarında olduğu da düşünüldüğünde zaten sınırlı ve dar bir ölçekte olan korunan alanlarımızın da koruma amacına aykırı olarak tahrip edileceği anlaşılmaktadır. Milli Parklar Yasasının, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının koruma amaçlarına ters, dolayısı ile söz konusu yasada amaçlanan kamu yararını görmezden gelen, enerji sektörünün taleplerini kamunun korunan yararlarından üstün gören bir anlayışla yasalaşan bu düzenleme de yukarıda (a) bölümünde açıklanan gerekçelerle Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırıdır. Kuralda, ilgili bakanlıkların ya da kurulların görüşünün alınması da Anayasaya aykırılığı ortadan kaldırmaz. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi ve Eki Protokolleri, Kuşların Himayesine Dair Milletlerarası Sözleşme, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme, Avrupa Kültür Anlaşması hükümleri göz önüne alındığında, dava konusu düzenlemenin hukukun bir kaynağı olan evrensel değer ve hukuki amaçlara da aykırı olduğu görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” şeklindeki fıkra Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun, 6094 sayılı Kanunla değiştirilen ve Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taşıyan yukarıdaki kurallarının uygulamaya geçmesi durumunda, evrensel hukuk ilkelerinin, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama ilkelerinin ihlali nedenleriyle telafisi imkansız zararlar doğacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen bölümlerin, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır. IV. SONUÇ Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; a- 1 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” bölümünün, Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine, b- 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” şeklindeki ikinci tümcesinin, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine, c- 5 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” şeklindeki fıkranın, Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine, aykırı olduklarından iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.” II- YASA METİNLERİ A- İptali İstenilen Yasa Kuralları İptali istenilen kuralların yer aldığı 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: 1- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendi şöyledir: “Madde 3- Bu Kanunda geçen; ... (11) Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını, ... İfade eder.” 2- 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrası şöyledir: “Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretimi yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 3- 5. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkra şöyledir: “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.” B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 17., 56., 128. ve 166. maddelerine dayanılmış, 10. maddesi ise ilgili görülmüştür. III- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla 17.3.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme’nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI’nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE, 3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE, karar verilmiştir. IV- ESASIN İNCELENMESİ Dava dilekçesi ve ekleri, Anayasa Mahkemesi raportörü Evren ALTAY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen Yasa, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A) 6094 Sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilen (11) Numaralı Bendinde Yer Alan “...kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” İbaresinin İncelenmesi Dava dilekçesinde, tüm nehir veya kanal tipi hidroelektrik santralleri (HES) projeleri ile rezervuar alanı onbeş kilometreden az barajlı HES projelerinin hiçbir sınır ve ölçü konulmaksızın yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edildiği, Avrupa Birliği mevzuatında yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan nehir tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırının iki ülkede 10 MW diğerlerinde 5 MW olduğu, kurulu güç sınırı getirilmeksizin tüm kanallı ya da tünelli ya da açık ya da kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılmasının “yenilenebilirlik” kavramına aykırı olduğu, bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kalıp tipli HES projeleri ile tek bir akarsu havzasının en üst kodundan başlayarak sıfır koduna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli HES projelerinin havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirdiği, havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden ve kurulu güç sınırı getirmeden nehir tipi HES’lerin yalnızca kaynağına bakılarak yenilenebilir enerji kaynağı sayılması ve söz konusu tesislerin teşvik edilmesinin akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkansız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olacağı, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıracak şekilde bir üretim tesisinin yalnızca kaynağına bakılarak yenilenebilir enerji tesisi sayılmasının Anayasa’nın 56. maddesinde ifade edilen sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına doğrudan müdahale olduğu, sağlıklı ve dengeli çevre tanımının doğallığı bozulmayan ve asıl olarak her yönüyle sürdürülebilir çevreyi ifade ettiği, sürdürülebilirlik olmadan yenilenebilirliğin olamayacağı, salt kaynağına bakılarak bir üretim tesisinin yenilenebilir sayılmasının yasallık ilkesi bakımından belirsizlik içerdiği, yenilenebilir enerji ile sağlıklı ve dengeli çevre ilişkisinde kamu yararının gözetilmediği, onbeş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajların yenilenebilir enerji tesisi olarak kabul edilmesinin doğa açısından olumsuz etkileri bulunduğu, depolamalı tesislerin kuruldukları akarsu havzasına ve suyun kalitesine etkilerinin de olumsuz olduğu, barajlarda su altında kalan bitkiler nedeniyle ortaya çıkan metan gazının ciddi bir sorun oluşturduğu, suyun depolanması nedeniyle kalitesinin bozulduğu ve PH değerleri ile oksijen miktarının değiştiği, suyun ısınması ile de hidrobiyolojik yapısının değiştiği, değişen su kalitesinin ekositemde de değişime neden olduğu, depolamalı barajların dünyada artık yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmediği, HES’ler nedeniyle akarsuların kanallara, tünellere ya da borulara hapsedildiği ve HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan yenilenebilir enerji tanımı kapsamında kabul edilemeyeceği, sürdürülemez bir çevrenin ve vadileri insanlar için yaşanamaz hale getiren yıkımların kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı ile herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını isteme hakkını ihlal ettiği, dava konusu kuralın kaynakların verimli şekilde kullanılmasını da engellemesi nedeniyle planlama anlayışına da aykırı olduğu belirtilerek iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 17., 56. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kural, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji tanımı içinde yer almaktadır ve “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kapsamı içinde saymaktadır. Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu ve çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu ifade edilmiştir. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un genel gerekçesinde, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan çevre bilincinin fosil kaynaklara dayalı enerji üretim ve tüketiminin yerel, bölgesel ve küresel seviyede çevreye ve doğal kaynaklara doğrudan ve/veya dolaylı olumsuz etkilere neden olduğunun anlaşılmasını sağladığı, bunun da atmosfere kirlilik yaratıcı emisyon vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının yeniden destek görmesine yol açtığı, Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile gelişmiş ülkelere sera gazı emisyonlarını indirme yükümlülüğünün getirildiği, benzer bir yükümlülüğün Kyoto Protokolü ile de getirildiği, bu doğrultuda Avrupa Birliği Komisyonunun “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Beyaz Bildirisi”ni ve 2001/77/EC sayılı Direktifini çıkararak 2020 yılına kadar genel enerji tüketimi içindeki yenilenebilir enerji payının % 12’ye ulaşmasını hedeflediği; söz konusu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 16 Ekim 2003 tarihinde kabul edilerek 21 Ekim 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programında yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması için bir program hazırlanmasının kısa vadeli öncelikler arasında bulunduğu, Programda enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması ve arz güvenliğinin sağlanması amacıyla yenilenebilir enerji kaynakların kullanımının artırılmasının Türkiye ulusal enerji politikasının son derece önemli bir parçası olduğu vurgulanarak, bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının desteklendiğinin belirtildiği, yenilenebilir kaynaklarımızdan elektrik üretiminin bir an önce arzulanan seviyede gerçekleştirilmesi için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılmasının zorunluluk arz etmesi nedeniyle bu Kanun Tasarısının hazırlandığı ifade edilmiştir. Kömür, doğalgaz ve fuel-oil gibi fosil yakıtlarının kullanımı sonucu dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığında meydana gelen artışa bağlı olarak uzun vadede iklim değişiklikleri, buzulların erimesi, mevsimlerin kayması ve tarım alanlarının verimsizleşmesi gibi sorunlara yol açabilecek nitelikteki sera gazı salınımının düşürülmesi amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesinin, doğanın korunması bakımından taşıdığı önem açıktır. İptali istenilen “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi kaynakları da, yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer almaktadır. Hidroelektrik elektrik üretim tesislerinin kurulabilmesi ve faaliyet gösterebilmesi, diğer elektrik üretim tesislerinde olduğu gibi, bu konuda izin, ruhsat ve lisans alınmasına bağlıdır. Söz konusu izin, ruhsat ve lisansın verilebilmesi ise ilgili mevzuatta öngörülen koşulların yerine getirilmesine bağlı bulunmaktadır. Konuya ilişkin süreç özetlenecek olursa, elektrik piyasasında faaliyet gösterebilmek için öncelikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) “üretim lisansı” alınması gerekmektedir. Hidrolik kaynaklardan elektrik enerjisi üretmek amacıyla lisans başvurusunda bulunmak için ise öncelikle hidrolik kaynaklar için DSİ ile yapılmış Su Kullanım Hakkı Anlaşmasının veya Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalayabilmeye hak kazanıldığının belgelenmesi gerekmektedir. Anılan Anlaşma, belirli bir miktardaki suyun doğal hayatın korunması amacıyla ırmak yatağına bırakılmasını ve bu miktarın yeterli olmaması durumunda su miktarının artırılmasını öngörmektedir. Lisans başvurusunu incelemeye alan EPDK, öncelikle ilgili mevzuatta öngörülen amaçlara uygunluk açısından inceleme yapmakta ve ilgili mevzuat uyarınca diğer kurum ve/veya kuruluşlardan konuya ilişkin nihai görüşlerini istemektedir. EPDK tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu lisans alması Kurul kararıyla uygun bulunan başvuru sahibi tüzel kişiler, uygun bulma kararının kendilerine yapılan yazılı bildirimi izleyen otuz gün içerisinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği çerçevesinde ilgili kuruma başvurmak zorundadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olduğu hükme bağlanmış, 10. maddesinde de, gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları belirtilmiştir. “Çevresel Etki Değerlendirmesi” (ÇED) kavramı, gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade etmektedir. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında ÇED raporu hazırlanması zorunlu olan projeler ile bu projelere ilişkin yapılacak çalışmalar sırasında başvurulması gereken mevzuat, anılan Yönetmelikte belirtilmiştir. ÇED Raporu hazırlanması zorunluluğu öngörülmeyen projeler yönünden de proje tanıtım dosyalarının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince yapılacak inceleme sonucunda da bu projelerin çevreye etkilerinin değerlendirilerek bunlar yönünden de ÇED raporu istenebilmesi olanağı getirilmiştir. Çevresel etki değerlendirmesi sürecinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca komisyon kurulurken projenin yer aldığı bölge ve yukarıdaki mevzuat hükümleri gözetilerek, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri de komisyonda yer almaktadır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğine göre Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadıkça, bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği kabul edilmektedir. Bu noktada, elektrik piyasasında faaliyet gösterme yeterliğini gösteren “üretim lisansı”nın, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilmesi anlamını taşımadığı gibi bu iznin yerine geçmediği, kaldı ki elektrik üretim tesislerinin kurulması izinleri yönünden EPDK’nın yetkili olmadığı da belirtilmelidir. Söz konusu tesislerin kurulması bakımından izin vermeye yetkili makamlar, bölgenin özelliğine ve konumuna göre ilgili kanunlarda belirtilmiştir. Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralda yer alan nitelikteki hidroelektrik üretim tesislerinin kurulmasının çevrenin tahribatına yol açabileceği ileri sürülmekte ise de iptali istenilen kural, söz konusu tesislerin kurulması ve faaliyet göstermesi bakımından izin, ruhsat ve lisans alınması koşulunu ortadan kaldırmadığı gibi bunların alınabilmesi için mevzuatta öngörülen koşullarda da herhangi bir değişiklik yapmamaktadır. Bu durumda, “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarının, 5346 sayılı Kanun kapsamında yenilenebilir enerji kaynakları kapsamında sayılmasının, sağlıklı ve dengeli yaşam hakkına ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesine engel olduğunun ve kamu yararı ile hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğunun söylenebilmesi olanaklı değildir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Dava konusu kuralın Anayasa’nın 166. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. B) 6094 Sayılı Kanun’un 4. Maddesiyle, 5346 Sayılı Kanun’un 6. Maddesinden Sonra Gelmek Üzere Eklenen 6/C Maddesinin Son Fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Bölümünün İncelenmesi Dava dilekçesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının kamu düzeni ve kamu yararına ilişkin olduğu, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisans kapsamındaki denetiminin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken bir kamu hizmeti olduğu, kamu hizmetlerinin Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu tüzelkişilerinin dışında gerçek ve tüzel kişilerce yürütülebilmesi mümkün olmakla birlikte bunların denetiminin asli ve sürekli bir kamu görevi olması nedeniyle Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülebileceği, EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinin niteliğinin ve statüsünün yasada açık ve net olarak gösterilmediği gibi yetkilendirmenin niteliği ve kurallarının da belirtilmediği, denetim şirketleri ile idare arasında statüer bir ilişkinin bulunmadığı ve denetim şirketi elemanlarının Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen kamu görevlileri kapsamına girmediği, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesinin Anayasa’nın 128. maddesinde öngörülen kanunla düzenleme ilkesine aykırı olduğu, düzenlemenin kişiler ve idare yönünden belirsiz bulunduğu, yasayla düzenlenmesi gereken konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi verilemeyeceği belirtilerek iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kuralın yer aldığı fıkra, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimini düzenlemektedir. Bu inceleme ve denetimin EPDK tarafından yapılacağını veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği öngörülmektedir. Fıkranın, söz konusu inceleme ve denetimin EPDK tarafından denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceğine ve denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin bölümü, dava konusu kuralı oluşturmaktadır. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” denilmektedir. Buna göre, yasa ile yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilebilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamını taşımamaktadır. Temel ilkeleri belirlenmeksizin ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralı ile sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın yönetimin düzenlemesine bırakılması, Anayasa’nın belirtilen maddesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın 128. maddesinde de “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür....” denilmektedir. Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararını ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak tanımlanan kamu hizmetinin, kamu hukukunun genel ilkeleri gereğince, doğrudan idare, kuruluş ve kurumları eliyle, kamusal yönetim biçimine göre yürütülmesi asıl ve olağandır. 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki incelenmesi ve denetlenmesi işlemlerinin kamu hizmeti niteliği taşıdığı kuşkusuzdur. Nitekim, bu inceleme ve denetlemenin EPDK tarafından yapılacağı veya gerektiğinde EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği belirtilmiştir. Hizmet satın alınarak yaptırılacak denetimde, denetim şirketlerinin yetkilerinin sınırları, söz konusu denetim sonuçlarının EPDK yönünden bağlayıcılık taşıyıp taşımadığı ve bu aşamada EPDK’nın denetim yetkisinin ayrıca devam edip etmediği, lisans kapsamında yapılan inceleme ve denetimlerde denetlenen şirket ile denetleyen şirketin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğinin ya da usulsüzlük yapıldığının tespiti halinde uygulanacak yaptırım ve sonuçları, denetimin tekrarlanabilirliği hususlarında dava konusu kuralda bir açıklık bulunmamakta, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğinin belirtilmesi ile yetinilmektedir. Denetim şirketlerinin yetkileri ve nitelikleri ile bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına düzenleme yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gereklidir. Denetim şirketlerince yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkelerin belirlenmemesi, söz konusu kuralın belirsizliğine de yol açmakta ve bu belirsizlik, Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık oluşturduğu gibi dava konusu kural yönünden Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini öngören Anayasa’nın 128. maddesi yönünden yapılacak denetime de engel oluşturmaktadır. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle kural Anayasa’nın 10. maddesi yönünden de incelenmiştir. Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmektedir. Bu yasak, birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme, eşitliğe aykırılık oluşturur. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Dava konusu kuralda, denetimlerin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerince yapılması halinde masrafların ilgililere ait olacağı belirtilmiştir. İnceleme ve denetimin EPDK tarafından yapılması halinde denetlenen bakımından mali bir külfete yol açmamakta iken söz konusu denetimin EPDK tarafından yetkilendirilen denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılması halinde denetim masraflarının denetlenenden alınması sonucuna yol açan düzenleme, denetlenenler yönünden aynı hukuki konumda bulunan şirketlere farklı işlem ve yükümlülükler getirilmesi sonucunu doğurmakta ve eşitlik ilkesine de aykırı bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu kural, Anayasa’nın 2., 7. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Hicabi DURSUN bu görüşe katılmamıştır. Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe farklı gerekçeyle katılmıştır. C) 6094 Sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle, 5346 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine Eklenen Beşinci Fıkranın İncelenmesi Dava dilekçesinde, çeşitli yasa ve kararlarla korunan alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulmasının bu alanların korunma gerekçelerine aykırı bir durum olduğu, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesisleri kurulması ile bu alanların niteliklerini kaybedeceği, üstün biyolojik çeşitlilikleri, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırmaları nedeniyle korunan alanların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın gereği olduğu, korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenlemenin zaten sınırlı ve dar ölçekte olan koruma alanlarının tahrip edilmesine neden olacağı, enerji sektörünün taleplerinin kamu yararından üstün tutulmasının Anayasa’nın 2., 17., 56. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kural; milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verileceğini öngörmektedir. Kuralda yer alan milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit alanları; Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Orman Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Kara Avcılığı Kanunu’nda getirilen hükümlerle özel olarak korunan alanlardır. Bu alanlarda yapılaşmaya gidilebilmesi, öncelikle söz konusu Kanunlarda böyle bir yapılaşmaya olanak tanınmasına ve bu doğrultuda yetkili makamlarca izin verilmiş olmasına bağlıdır. İptali istenilen kural, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulabilmesi bakımından yukarıda anılan Kanunlarda öngörülen düzenlemelerin uygulanma zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bir başka deyişle, 6094 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit alanlarında ilgili mevzuat uyarınca kurulması mümkün olmayan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir elektrik üretim tesisinin, 6094 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle kurulabilmesi mümkün değildir. Dava konusu kuralda, belirtilen alanların niteliğine göre ilgili Bakanlık veya koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla bu alanlarda yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verileceğinin belirtilmesi, yetkili makamların olumlu görüş ya da bu olumlu görüş üzerine tesis kurma izni verirken, çevre mevzuatı hükümlerinden bağımsız hareket edebilmelerine olanak tanımamaktadır. Bu bağlamda, iptali istenilen kuralda yer alan “izin verilir” ibaresi, mevzuata ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın mutlak izin verme zorunluluğunu ifade etmemekte, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu mevzuata uygun talepler doğrultusunda izin verilebileceği anlamını taşımaktadır. Belirtilen niteliği dolayısıyla dava konusu kural, hukuk devleti ilkesine, sağlıklı ve dengeli yaşam hakkına ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına aykırılık oluşturmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 166. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: A) 4. maddesiyle 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün yürürlüğünün durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, B) 1- 1. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” ibaresine, 2- 5. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkraya, yönelik iptal istemleri, 5.7.2012 günlü, E. 2011/27, K. 2012/101 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 5.7.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. VII- SONUÇ 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: A- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, B- 4. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, C- 5. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 5.7.2012 gününde karar verildi. FARKLI GEREKÇE 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yasa’nın 4. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinin “veya gerektiğinde masrafları ilgililere ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir.” bölümü ile ikinci cümlesine ilişkin karar gerekçesine Anayasa Mahkemesi’nin 13.1.2011 günlü E.2007/2 K.2011/13 sayılı kararın da 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 15. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “özel hukuk tüzel kişilerine” ibaresine ilişkin gerekçede belirtilen görüşler doğrultusunda farklı gerekçe ile katılıyorum. KARŞI OY YAZISI 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün Anayasa’nın 7. ve 10. maddelerine aykırı olduğuna karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak suretiyle EPDK tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenmesini Anayasa’ya aykırı görmüştür. Mahkeme’nin çoğunluk görüşüne göre, yasama organı denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlemek zorundadır. Mahkeme, çerçevesi kanun ile çizilmeden yürütme organına yetki verilmesini Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı bulmuştur. 1982 Anayasası’nın 47. maddesinin son fıkrasında 13.08.1999 tarihli ve 4446 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile yapılan değişiklikle “Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.” hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre idarenin üstlendiği yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmesi ile gerçek ve tüzel kişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceğinin kanunla belirleneceği düzenlenmiştir. Hükümde, hangi türden faaliyetlerin kamu hizmeti olarak görülebileceği düzenlenmediği gibi, hangi türden faaliyetlerin İdarece üstlenileceği veya yürütüleceği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla bu iki noktada yasa koyucunun, Anayasa’nın diğer hükümlerini de dikkate alarak bir takdir hakkı bulunduğu açıktır. Bir hizmetin “niteliği gereği” kamu hizmeti olduğu anlayışı çağdaş demokratik hukuk ilkeleriyle bağdaştırılamaz. Bu itibarla somut Anayasa hükümleri dayanak gösterilerek bir Anayasal kamu hizmeti kategorisi yaratılarak ve bunların dışındaki kamu hizmetlerinin belirlenmesi veya kamu hizmeti olmaktan çıkartılması siyasi iradenin takdirine bırakılmalıdır. Öte yandan Anayasa’da kamu hizmeti olarak yürütülmesi zorunlu tutulan hizmetlerin mutlaka devlet veya diğer idari birimlerce bizzat yürütüleceğini söylemek de pozitif hukuk açısından mümkün görünmemektedir. Örneğin ulusal güvenlik, kamu düzeninin sağlanması ve adalet hizmetlerinin sağlanması Anayasa hükümlerine göre zorunlu olarak kamu hizmeti sayılmakla birlikte bu hizmetlerin mutlaka devlet tarafından bizzat yerine getirileceği anlamına gelmemektedir. Aksi düşünce bazı ulusal güvenlik hizmetlerinin köy korucuları eliyle yürütülmesini, bazı kamu düzeninin sağlanmasına ilişkin hizmetlerin özel güvenlik kuruluşlarınca ve adalet hizmetlerinin tahkim usulü ile özel kişilere de gördürülüyor olmasını açıklayamayacaktır. Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrası ise yasa koyucunun kamu hizmeti olarak belirlediği hizmetlerin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini düzenlemektedir. Dava konusu, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin kuralda EPDK’nın genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu denetim yetkisi konusunda EPDK’nın sahip olduğu hakkın devri söz konusu olmayıp, bir kamu hizmetinin özel şirketlere gördürülmesi söz konusudur. Kural, “denetim yetkisinin devrini” kapsamaması nedeniyle ortada denetim yetkisinin devri yönünden iptali gerekli kılan bir Anayasal neden de bulunmamaktadır. Anayasa’nın 47. maddesinin dördüncü fıkrası yasa koyucuya, kamu hizmetlerini özel hukuk rejimine tabi tutarak özel kişilere gördürme konusunda açık bir takdir yetkisi vermektedir. Nitekim dava konusu kural ile 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına olanak verilmiş, Anayasa Mahkemesi de böyle bir hizmet alımını Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Mahkeme dava konusu kuralı, yasama organının denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlememesi nedeni ile iptal etmiştir. Ancak yasama organının denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlemesi zorunluluğunun anayasal dayanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu, Anayasa’nın 47. maddesinin dördüncü fıkrasına uygun olarak 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasını uygun görmüştür. Böylece bu hizmetin özel kişilere özel hukuk hükümlerine göre gördürülmesine olanak verilmiştir. Yasa koyucunun denetim şirketlerinin hukuksal yapılarını, gördürülecek işe göre bu şirketlere verilecek yetkilerini kapsam ve niteliğini ve yine yaptırılacak işe göre bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarının belirlenmesini yürütme organına bırakması, yasama organının takdir yetkisi kapsamındadır. Öte yandan bu şirketler, şirketler hukukuna tabi oldukları gibi, bu nitelikteki sözleşmeler de borçlar hukuku kurallarına tabidir. Ayrıca idare ile şirket arasında yapılacak sözleşmelerin hazırlanmasında 5346 sayılı Kanunun tüm hükümlerine riayet edilmesi de yasal bir zorunluluktur. Başka bir deyişle özel hukuk sözleşmesi ile denetim işini gördürecek olan EPDK’nın, o hizmetin özelliği gereği çıkabilecek tüm sorunları ve bu bağlamda tek taraflı değişiklik ve fesih konularını önceden belirleyip sözleşmeyi 5346 sayılı Kanun’a, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na, 4735 sayılı Kamu İhaleleri Sözleşme Kanunu’na ve diğer ilgili kanunlara uygun hazırlaması zaten bir zorunluluktur. Bundan başka, itiraz konusu kuralda açıkça belirtildiği gibi yapılacak inceleme ve denetim “lisans kapsamı” ile sınırlı olacağından, EPDK ile denetim şirketleri arasındaki sözleşmelerde elektrik üretimi yapan tesislerin lisanslamasına ilişkin mevzuat ile lisans hükümleri de gözetilmek zorundadır. Bu itibarla EPDK ile denetim şirketleri arasında imzalanacak anlaşmaların çerçevesinin ayrıca özel bir kanunla çizilmesi zorunluluğunun Anayasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Kapsamında, hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi, gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını bulunduran yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi amacı ile kurulacak elektrik üretim tesislerinin kuruluşundan faaliyetine kadar her aşamada mevzuatta öngörülen izin, ruhsat ve lisans dahilinde EPDK tarafından inceleneceği ve denetleneceği iptal edilen bölümün önceki kısmında yer almaktadır. İptal edilen kısım ise “veya gerektiğinde” ibaresiyle başlamaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları gibi geniş bir alanın kurum bünyesinde kurulacak denetim teşkilatı ile her zaman etkin ve verimli bir denetimin yapılabilmesi ekonomik ve rantabl değildir. Bu alandaki denetim yetkisinin EPDK’nın tekeline bırakılmasıda dünya gerçekleri ile örtüşmemektedir. Esasen dinamik bir kavram olan ve dünyadaki standartları sürekli değişme ve gelişme gösteren denetimin yasal çerçevesinin oluşturulmasının zorunlu olarak istenmesi durumunda dahi bunun her mümkün olamayacağı açıktır. Sonuç olarak öteden beri bazı kamu hizmetlerinin esas itibariyle özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği savunulmaktadır. Bu görüşün giderek Türk hukukunda benimsenmeye başlamasının bir sonucu olarak endüstriyel ve ticari nitelikteki bazı kamu hizmetlerine özel hukuk hükümleri uygulanmaya başlamış, “kamu hizmetlerinin en verimli ve etkin biçimde işletilmesi gereği”nden hareketle, kamu hizmetlerinin gördürülmesi konusunda idareye geniş bir takdir yetkisi tanıma eğilimi artmaktadır. Bu itibarla 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin usul ve esasların kanun ile değil de Bakanlık görüşü alınmak suretiyle EPDK tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenmesine ilişkin kuralda Anayasa’ya aykırılık bulunmamaktadır. Anılan gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. | Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2011/27 Karar Sayısı : 2012/101 Karar Günü : 5.7.2012 İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBİ İPTAL DAVASININ KONUSU : 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: 1- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “...kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim...” ibaresinin, 2- 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün, 3- 5. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkranın, Anayasa’nın 2., 17., 56., 128. ve 166. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması istemidir. I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ İptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren 7.3.2011 günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir: “GEREKÇE a- 29.12.2010 Tarihli ve 6094 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesiyle Değişik, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (11) Numaralı Bendinde Yer Alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” Bölümünün Anayasaya Aykırılığı 5346 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde, Kanunda geçen tanımlar ve kısaltmalar gösterilmiştir. (11) numaralı fıkrada, “rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel – git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynakları”, Kanun kapsamındaki “yenilenebilir enerji kaynakları” olarak tanımlanmıştır. Türkiye’nin eşsiz doğal zenginliklerinin, “yaşamın temel kaynağı” olarak kabul edilmesi gerekirken “maddi bir gelir kaynağı” olarak görülmesi, coğrafi yapıyı tahrip etmektedir. Milyonlarca yılda oluşan doğa güzellikleri, eşsiz canlıları, kültürel mirası, tarım ve hayvancılık potansiyeli, su kaynakları gibi en temel varlıklar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Son yıllarda kaybedilen sulak alan miktarı 1.5 milyon hektarı geçmiş (Marmara Denizi’nden daha büyük bir alan), kıyılar ve ormanlar tahrip edilmiştir. Bu durum sadece doğayı ve canlı yaşamını değil insan yaşamını da tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. (11) numaralı fıkrada, hiçbir sınır ve ölçü konmadan, tüm nehir veya kanal tipi HES projeleri ve rezervuar alanı on beş kilometrekareden az barajlı HES projeleri yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir. Korunan alanlar içerisinde enerji üretim tesisi kurulmasının yanlışlığı ve kabul edilemezliği bir yana, kabul edilen yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kriterleri AB mevzuatı ile de uyumsuz bir şekilde belirlenmiştir. Avrupa Birliği mevzuatında, yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan Nehir Tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırı 5 MW olup sadece iki ülkede en fazla 10 MW olabilmektedir. Oysa kabul edilen yasada tüm kurulu güç ölçeklerindeki Nehir Tipi HES’ler yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmiştir. Kurulu güç sınırı getirmeksizin tüm kanallı ya da tünelli ya da açık ya da kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılması “yenilenebilirlik” kavramına aykırıdır. Mevcut durumda bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kanal tipli HES projeleri olduğu ya da gelecekte de planlanabileceği gerçeği bir yana, tek bir akarsu havzasının en üst kotundan başlayıp sıfır kotuna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli HES projeleri ile doldurulduğu, halen inşaat faaliyetlerinin de devam ettiği bir gerçektir. Açıklanan her iki durumda da havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde süren uygulama, suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirmektedir. Açıklanan şekilde planlanan HES faaliyetlerine her hangi bir kurulu güç kıstası ya da havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden onlarca düşük kurulu güçlü HES planlaması havza ekosistemine telafisi imkansız zararlar vermektedir. Havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden, kurulu güç sınırı getirmeden peş peşe planlanan nehir tipi HES’lerin sırf kaynağına bakılarak “yenilenebilir enerji tesisi” sayılması, söz konusu tesislerin teşvik edilmesi, akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkansız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Kaynağa bakarak üretim tesisini yenilenebilir saymak, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıran uygulama karşısında mümkün olmayıp, açıklanan şekildeki bir tanım, hem hukuk devletine aykırı olarak yasallık ilkesi bakımından belirsizlik içermekte, hem de Anayasanın 56 ncı maddesinde ifade edilen “sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına” doğrudan müdahale etmektedir. Sağlıklı ve dengeli çevre, doğallığı bozulmayan ve asıl olarak her yönüyle sürdürülebilir çevredir. Anayasanın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56 ncı maddesinde, “Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”ndan söz edilmektedir. Bu madde bütünüyle incelendiğinde; “sağlıklı ve dengeli çevre” kavramına, doğal güzelliklerin korunduğu, kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve su kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar, belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği kuşkusuzdur (AYMK., 11.12.1986 tarihli ve E.1985/11, K.1986/29). Hukuk devletinin önemli ilkelerinden olan “kamu yararı”nın, yenilenebilir enerji ile sağlıklı ve dengeli çevre arasındaki yararlar dengesinde, sürdürülebilirlik yönünden, sağlıklı ve dengeli çevre lehine olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Sürdürülebilirlik olmadan, yenilenebilirliğin olması olanaklı değildir. Diğer yandan on beş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajlar da değişiklikle yenilenebilir enerji tesisi sayılmıştır. Depolamalı her türde tesis, kurulduğu akarsu havzasına ve suyun kalitesine ciddi düzeyde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Barajların su altında kalan bitkiler nedeni ile ürettiği metan gazının ciddi bir sorun olduğu bilimsel bir gerçektir. Diğer yandan suyun depolanması nedeni ile kalitesi de bozulmaktadır. Suyun depolanması diğer yandan suyun PH değerlerini değiştirdiği gibi içerdiği oksijen miktarını da değiştirmekte olup, suyun ısınması ile de suyun hidrobiyolojik yapısı değişmekte, barajdan sonra mansap yönünde değişen su kalitesi nedeni ile sucul ekosistemde değişimlere neden olmaktadır. Depolamalı tesisler ayrıca çok ciddi sosyal ve insani sorunlara yol açmakta, bir süre sonra bir çöle dönüşmekte, coğrafya geri dönülmez bir şekilde niteliğini kaybetmektedir. Depolamalı barajlar artık dünyada yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmemektedir. Bütün bu sayılanlarla birlikte Anadolu’nun hemen her bir akarsu havzasında sayısı onlarla ifade edilen, mikro HES’ler hariç toplamda 1800 adet civarında planlanmış nehir tipi HES’ler nedeni ile yaklaşık boyunca akarsularımız kanallara, tünellere, ya da borulara hapsedilmiş olacaktır. Böyle bir uygulamaya yol açan nehir tipi HES’lere her hangi bir kurulu güç tanımı yapılmadan, planlanan HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan bütününe yenilenebilir enerji tanımı yapılması kabul edilemez. Sürdürülemez bir çevre Anayasanın 56 ncı maddesiyle birlikte insanları vadilerinde yaşayamaz hale getiren yıkımlar karşısında Anayasanın 17 nci maddesinde ifade edilen “herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını” isteme hakkına aykırıdır. Öte yandan plansız bir şekilde süren ve son değişiklikle üstelik yıkımı yenilenebilir sayan dava konusu hüküm, kaynakların verimli şekilde kullanılmasını da engellediğinden Anayasanın 166 ncı maddesinde ifade edilen “planlama” anlayışına da aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” bölümü Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 nci ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. b- 29.12.2010 Tarihli ve 6094 Sayılı Kanunun 4 üncü Maddesiyle, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı Maddesinden Sonra Gelmek Üzere Eklenen 6/C Maddesinin Son Fıkrasının Birinci Tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” Bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” Şeklindeki İkinci Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı 6094 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasında; bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yapılacağı belirtildikten sonra, EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımı, kamu düzeni ve yararına ilişkindir. 5346 sayılı Kanun, “yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesi” amacıyla çıkarılmıştır. Bu amaca yönelik hizmetlerin, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin dışında, gerçek ve tüzelkişilerce yaptırılması Anayasaya ve genel hükümlere göre yürütülmesi mümkün olmakla birlikte, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki denetiminin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken kamu hizmeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Kamu hizmetleri, devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin dışında, gerçek ve tüzelkişilerce yürütülse bile, bunların hukuka uygunluk denetiminin aslî ve sürekli bir kamu görevi olduğu hususunda duraksamaya yer yoktur. Bu durum karşısında, bu hizmetin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerekir. Esasen Anayasanın 128 inci maddesi ile benimsenen ilke de bu doğrultudadır. Enerji hizmetinin hukuki niteliği ve bunun sonucu olarak bu hizmetin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından yürütülebileceğinin kabulü, bu işin denetimini yürütecek denetim şirketlerinin ve denetim elemanlarının hukuki statüsünün belirlenmesini gerektirmektedir. Memur olmadıkları konusunda duraksamaya yer bulunmayan denetim şirketi elemanları bakımından önemli olan ve açıklığa kavuşturulması gereken husus, Anayasanın 128 inci maddesinde sözü edilen diğer kamu görevlilerinden sayılıp sayılmayacaklarıdır. EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceğine ilişkin hüküm bu tespiti yapmak için gerekli, açık ve net değildir. Ne yetkilendirmenin niteliği ve kuralları, ne de denetim şirketlerinin niteliği ve statüsü yasada gösterilmemiştir. Denetim şirketleri, merkezi idarenin gözetim ve denetimi altında onun bir birimi durumunda olan kuruluşlar değildir. Denetim şirketleri ile idare arasında statüter bir ilişki de yoktur. EPDK tarafından yapılacak denetimin gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketleri tarafından yapılacak denetim hizmetinin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olunan kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerden olduğu, bu itibarla söz konusu denetim şirketi elemanlarının, Anayasanın 128 inci maddesinde nitelikleri belirtilen “kamu görevlileri” deyimi kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş olması da, Anayasanın 128 inci maddesinin, “kanunla düzenleme” gereğinin yerine getirilmediği anlamına gelmektedir. Kaldı ki, Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Anayasanın 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma ve yasayla konulan kuralları değiştirme yetkisi verilemez. Yasal düzenlemeler ancak yasa koyucu tarafından kaldırılabilir ya da değiştirilebilir. Açıklanan nedenlerle, 6094 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” şeklindeki ikinci tümcesi Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir. c- 6094 Sayılı Kanunun 5 inci Maddesiyle Değişik, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci Maddesinin Üçüncü Fıkrasının Sonuna Eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” Şeklindeki Fıkranın Anayasaya Aykırılığı 5346 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin sonuna eklenen fıkrada, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” denilmiştir. Çeşitli yasa ve kararlarla korunan alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması, bu alanların ilan edilme gerekçelerine aykırı bir durum olup, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması ile bu alanlar korunmalarına neden olan niteliklerini kaybedecektir. Ülke coğrafyasının belli alanların üstün biyolojik çeşitliliği, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırdığı kabulü ile ilan edilen alanların korunması hem çağdaş bir devlet olmanın, hem ülkenin moral değerlerinin hem de sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın gereğidir. Korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenleme, yukarıda (a) bölümünde açıklanan 6094 sayılı yasanın 1 inci maddesi ile 5346 sayılı yasanın 3 üncü maddesinin (11) numaralı bendinde getirilen değişikle beraber düşünüldüğünde korunan alanlarda dahi aynı plansızlığın, aynı yıkımın süreceği anlaşılmaktadır. Tüm dünyada korunan alan büyüklüğü ortalaması % 14’ler civarındayken ülkemizin korunan alan yüz ölçümünün % 3,8 civarında olduğu da düşünüldüğünde zaten sınırlı ve dar bir ölçekte olan korunan alanlarımızın da koruma amacına aykırı olarak tahrip edileceği anlaşılmaktadır. Milli Parklar Yasasının, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının koruma amaçlarına ters, dolayısı ile söz konusu yasada amaçlanan kamu yararını görmezden gelen, enerji sektörünün taleplerini kamunun korunan yararlarından üstün gören bir anlayışla yasalaşan bu düzenleme de yukarıda (a) bölümünde açıklanan gerekçelerle Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırıdır. Kuralda, ilgili bakanlıkların ya da kurulların görüşünün alınması da Anayasaya aykırılığı ortadan kaldırmaz. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi ve Eki Protokolleri, Kuşların Himayesine Dair Milletlerarası Sözleşme, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme, Avrupa Kültür Anlaşması hükümleri göz önüne alındığında, dava konusu düzenlemenin hukukun bir kaynağı olan evrensel değer ve hukuki amaçlara da aykırı olduğu görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” şeklindeki fıkra Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun, 6094 sayılı Kanunla değiştirilen ve Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taşıyan yukarıdaki kurallarının uygulamaya geçmesi durumunda, evrensel hukuk ilkelerinin, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama ilkelerinin ihlali nedenleriyle telafisi imkansız zararlar doğacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen bölümlerin, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır. IV. SONUÇ Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 29.12.2010 tarihli ve 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; a- 1 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” bölümünün, Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine, b- 4 üncü maddesiyle, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 6 ncı maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci tümcesindeki “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir” bölümü ile “Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” şeklindeki ikinci tümcesinin, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine, c- 5 inci maddesiyle değişik, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna eklenen, “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” şeklindeki fıkranın, Anayasanın 2 nci, 17 nci, 56 ncı ve 166 ncı maddelerine, aykırı olduklarından iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.” II- YASA METİNLERİ A- İptali İstenilen Yasa Kuralları İptali istenilen kuralların yer aldığı 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: 1- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendi şöyledir: “Madde 3- Bu Kanunda geçen; ... (11) Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını, ... İfade eder.” 2- 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrası şöyledir: “Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretimi yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” 3- 5. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkra şöyledir: “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.” B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 17., 56., 128. ve 166. maddelerine dayanılmış, 10. maddesi ise ilgili görülmüştür. III- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla 17.3.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme’nin çalışıp çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalışmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI’nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE, 3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE, karar verilmiştir. IV- ESASIN İNCELENMESİ Dava dilekçesi ve ekleri, Anayasa Mahkemesi raportörü Evren ALTAY tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, iptali istenen Yasa, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A) 6094 Sayılı Kanun’un 1. Maddesiyle, 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilen (11) Numaralı Bendinde Yer Alan “...kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” İbaresinin İncelenmesi Dava dilekçesinde, tüm nehir veya kanal tipi hidroelektrik santralleri (HES) projeleri ile rezervuar alanı onbeş kilometreden az barajlı HES projelerinin hiçbir sınır ve ölçü konulmaksızın yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edildiği, Avrupa Birliği mevzuatında yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan nehir tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırının iki ülkede 10 MW diğerlerinde 5 MW olduğu, kurulu güç sınırı getirilmeksizin tüm kanallı ya da tünelli ya da açık ya da kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılmasının “yenilenebilirlik” kavramına aykırı olduğu, bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kalıp tipli HES projeleri ile tek bir akarsu havzasının en üst kodundan başlayarak sıfır koduna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli HES projelerinin havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirdiği, havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden ve kurulu güç sınırı getirmeden nehir tipi HES’lerin yalnızca kaynağına bakılarak yenilenebilir enerji kaynağı sayılması ve söz konusu tesislerin teşvik edilmesinin akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkansız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olacağı, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıracak şekilde bir üretim tesisinin yalnızca kaynağına bakılarak yenilenebilir enerji tesisi sayılmasının Anayasa’nın 56. maddesinde ifade edilen sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına doğrudan müdahale olduğu, sağlıklı ve dengeli çevre tanımının doğallığı bozulmayan ve asıl olarak her yönüyle sürdürülebilir çevreyi ifade ettiği, sürdürülebilirlik olmadan yenilenebilirliğin olamayacağı, salt kaynağına bakılarak bir üretim tesisinin yenilenebilir sayılmasının yasallık ilkesi bakımından belirsizlik içerdiği, yenilenebilir enerji ile sağlıklı ve dengeli çevre ilişkisinde kamu yararının gözetilmediği, onbeş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajların yenilenebilir enerji tesisi olarak kabul edilmesinin doğa açısından olumsuz etkileri bulunduğu, depolamalı tesislerin kuruldukları akarsu havzasına ve suyun kalitesine etkilerinin de olumsuz olduğu, barajlarda su altında kalan bitkiler nedeniyle ortaya çıkan metan gazının ciddi bir sorun oluşturduğu, suyun depolanması nedeniyle kalitesinin bozulduğu ve PH değerleri ile oksijen miktarının değiştiği, suyun ısınması ile de hidrobiyolojik yapısının değiştiği, değişen su kalitesinin ekositemde de değişime neden olduğu, depolamalı barajların dünyada artık yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmediği, HES’ler nedeniyle akarsuların kanallara, tünellere ya da borulara hapsedildiği ve HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan yenilenebilir enerji tanımı kapsamında kabul edilemeyeceği, sürdürülemez bir çevrenin ve vadileri insanlar için yaşanamaz hale getiren yıkımların kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı ile herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını isteme hakkını ihlal ettiği, dava konusu kuralın kaynakların verimli şekilde kullanılmasını da engellemesi nedeniyle planlama anlayışına da aykırı olduğu belirtilerek iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 17., 56. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kural, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji tanımı içinde yer almaktadır ve “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını, bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kapsamı içinde saymaktadır. Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu, 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu ve çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu ifade edilmiştir. 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un genel gerekçesinde, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan çevre bilincinin fosil kaynaklara dayalı enerji üretim ve tüketiminin yerel, bölgesel ve küresel seviyede çevreye ve doğal kaynaklara doğrudan ve/veya dolaylı olumsuz etkilere neden olduğunun anlaşılmasını sağladığı, bunun da atmosfere kirlilik yaratıcı emisyon vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının yeniden destek görmesine yol açtığı, Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile gelişmiş ülkelere sera gazı emisyonlarını indirme yükümlülüğünün getirildiği, benzer bir yükümlülüğün Kyoto Protokolü ile de getirildiği, bu doğrultuda Avrupa Birliği Komisyonunun “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Beyaz Bildirisi”ni ve 2001/77/EC sayılı Direktifini çıkararak 2020 yılına kadar genel enerji tüketimi içindeki yenilenebilir enerji payının % 12’ye ulaşmasını hedeflediği; söz konusu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 16 Ekim 2003 tarihinde kabul edilerek 21 Ekim 2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programında yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması için bir program hazırlanmasının kısa vadeli öncelikler arasında bulunduğu, Programda enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması ve arz güvenliğinin sağlanması amacıyla yenilenebilir enerji kaynakların kullanımının artırılmasının Türkiye ulusal enerji politikasının son derece önemli bir parçası olduğu vurgulanarak, bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının desteklendiğinin belirtildiği, yenilenebilir kaynaklarımızdan elektrik üretiminin bir an önce arzulanan seviyede gerçekleştirilmesi için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılmasının zorunluluk arz etmesi nedeniyle bu Kanun Tasarısının hazırlandığı ifade edilmiştir. Kömür, doğalgaz ve fuel-oil gibi fosil yakıtlarının kullanımı sonucu dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığında meydana gelen artışa bağlı olarak uzun vadede iklim değişiklikleri, buzulların erimesi, mevsimlerin kayması ve tarım alanlarının verimsizleşmesi gibi sorunlara yol açabilecek nitelikteki sera gazı salınımının düşürülmesi amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesinin, doğanın korunması bakımından taşıdığı önem açıktır. İptali istenilen “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi kaynakları da, yenilenebilir enerji kaynakları arasında yer almaktadır. Hidroelektrik elektrik üretim tesislerinin kurulabilmesi ve faaliyet gösterebilmesi, diğer elektrik üretim tesislerinde olduğu gibi, bu konuda izin, ruhsat ve lisans alınmasına bağlıdır. Söz konusu izin, ruhsat ve lisansın verilebilmesi ise ilgili mevzuatta öngörülen koşulların yerine getirilmesine bağlı bulunmaktadır. Konuya ilişkin süreç özetlenecek olursa, elektrik piyasasında faaliyet gösterebilmek için öncelikle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) “üretim lisansı” alınması gerekmektedir. Hidrolik kaynaklardan elektrik enerjisi üretmek amacıyla lisans başvurusunda bulunmak için ise öncelikle hidrolik kaynaklar için DSİ ile yapılmış Su Kullanım Hakkı Anlaşmasının veya Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalayabilmeye hak kazanıldığının belgelenmesi gerekmektedir. Anılan Anlaşma, belirli bir miktardaki suyun doğal hayatın korunması amacıyla ırmak yatağına bırakılmasını ve bu miktarın yeterli olmaması durumunda su miktarının artırılmasını öngörmektedir. Lisans başvurusunu incelemeye alan EPDK, öncelikle ilgili mevzuatta öngörülen amaçlara uygunluk açısından inceleme yapmakta ve ilgili mevzuat uyarınca diğer kurum ve/veya kuruluşlardan konuya ilişkin nihai görüşlerini istemektedir. EPDK tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu lisans alması Kurul kararıyla uygun bulunan başvuru sahibi tüzel kişiler, uygun bulma kararının kendilerine yapılan yazılı bildirimi izleyen otuz gün içerisinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği çerçevesinde ilgili kuruma başvurmak zorundadır. 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olduğu hükme bağlanmış, 10. maddesinde de, gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları belirtilmiştir. “Çevresel Etki Değerlendirmesi” (ÇED) kavramı, gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade etmektedir. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında ÇED raporu hazırlanması zorunlu olan projeler ile bu projelere ilişkin yapılacak çalışmalar sırasında başvurulması gereken mevzuat, anılan Yönetmelikte belirtilmiştir. ÇED Raporu hazırlanması zorunluluğu öngörülmeyen projeler yönünden de proje tanıtım dosyalarının Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince yapılacak inceleme sonucunda da bu projelerin çevreye etkilerinin değerlendirilerek bunlar yönünden de ÇED raporu istenebilmesi olanağı getirilmiştir. Çevresel etki değerlendirmesi sürecinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca komisyon kurulurken projenin yer aldığı bölge ve yukarıdaki mevzuat hükümleri gözetilerek, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri de komisyonda yer almaktadır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğine göre Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadıkça, bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği kabul edilmektedir. Bu noktada, elektrik piyasasında faaliyet gösterme yeterliğini gösteren “üretim lisansı”nın, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilmesi anlamını taşımadığı gibi bu iznin yerine geçmediği, kaldı ki elektrik üretim tesislerinin kurulması izinleri yönünden EPDK’nın yetkili olmadığı da belirtilmelidir. Söz konusu tesislerin kurulması bakımından izin vermeye yetkili makamlar, bölgenin özelliğine ve konumuna göre ilgili kanunlarda belirtilmiştir. Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralda yer alan nitelikteki hidroelektrik üretim tesislerinin kurulmasının çevrenin tahribatına yol açabileceği ileri sürülmekte ise de iptali istenilen kural, söz konusu tesislerin kurulması ve faaliyet göstermesi bakımından izin, ruhsat ve lisans alınması koşulunu ortadan kaldırmadığı gibi bunların alınabilmesi için mevzuatta öngörülen koşullarda da herhangi bir değişiklik yapmamaktadır. Bu durumda, “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarının, 5346 sayılı Kanun kapsamında yenilenebilir enerji kaynakları kapsamında sayılmasının, sağlıklı ve dengeli yaşam hakkına ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesine engel olduğunun ve kamu yararı ile hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğunun söylenebilmesi olanaklı değildir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Dava konusu kuralın Anayasa’nın 166. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. B) 6094 Sayılı Kanun’un 4. Maddesiyle, 5346 Sayılı Kanun’un 6. Maddesinden Sonra Gelmek Üzere Eklenen 6/C Maddesinin Son Fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Bölümünün İncelenmesi Dava dilekçesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının kamu düzeni ve kamu yararına ilişkin olduğu, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisans kapsamındaki denetiminin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken bir kamu hizmeti olduğu, kamu hizmetlerinin Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ile diğer kamu tüzelkişilerinin dışında gerçek ve tüzel kişilerce yürütülebilmesi mümkün olmakla birlikte bunların denetiminin asli ve sürekli bir kamu görevi olması nedeniyle Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülebileceği, EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinin niteliğinin ve statüsünün yasada açık ve net olarak gösterilmediği gibi yetkilendirmenin niteliği ve kurallarının da belirtilmediği, denetim şirketleri ile idare arasında statüer bir ilişkinin bulunmadığı ve denetim şirketi elemanlarının Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen kamu görevlileri kapsamına girmediği, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesinin Anayasa’nın 128. maddesinde öngörülen kanunla düzenleme ilkesine aykırı olduğu, düzenlemenin kişiler ve idare yönünden belirsiz bulunduğu, yasayla düzenlenmesi gereken konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi verilemeyeceği belirtilerek iptali istenilen kuralın Anayasa’nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kuralın yer aldığı fıkra, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimini düzenlemektedir. Bu inceleme ve denetimin EPDK tarafından yapılacağını veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği öngörülmektedir. Fıkranın, söz konusu inceleme ve denetimin EPDK tarafından denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceğine ve denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin bölümü, dava konusu kuralı oluşturmaktadır. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” denilmektedir. Buna göre, yasa ile yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilebilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Yasa ile yetkilendirme Anayasa’nın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamını taşımamaktadır. Temel ilkeleri belirlenmeksizin ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralı ile sınırsız, belirsiz, geniş bir alanın yönetimin düzenlemesine bırakılması, Anayasa’nın belirtilen maddesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın 128. maddesinde de “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür....” denilmektedir. Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinimleri karşılamak, kamu yararını ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak tanımlanan kamu hizmetinin, kamu hukukunun genel ilkeleri gereğince, doğrudan idare, kuruluş ve kurumları eliyle, kamusal yönetim biçimine göre yürütülmesi asıl ve olağandır. 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki incelenmesi ve denetlenmesi işlemlerinin kamu hizmeti niteliği taşıdığı kuşkusuzdur. Nitekim, bu inceleme ve denetlemenin EPDK tarafından yapılacağı veya gerektiğinde EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılabileceği belirtilmiştir. Hizmet satın alınarak yaptırılacak denetimde, denetim şirketlerinin yetkilerinin sınırları, söz konusu denetim sonuçlarının EPDK yönünden bağlayıcılık taşıyıp taşımadığı ve bu aşamada EPDK’nın denetim yetkisinin ayrıca devam edip etmediği, lisans kapsamında yapılan inceleme ve denetimlerde denetlenen şirket ile denetleyen şirketin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğinin ya da usulsüzlük yapıldığının tespiti halinde uygulanacak yaptırım ve sonuçları, denetimin tekrarlanabilirliği hususlarında dava konusu kuralda bir açıklık bulunmamakta, denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğinin belirtilmesi ile yetinilmektedir. Denetim şirketlerinin yetkileri ve nitelikleri ile bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin ve çerçevesi çizilmeksizin, yürütme organına düzenleme yetkisi verilmesi, yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturur. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gereklidir. Denetim şirketlerince yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkelerin belirlenmemesi, söz konusu kuralın belirsizliğine de yol açmakta ve bu belirsizlik, Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık oluşturduğu gibi dava konusu kural yönünden Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini öngören Anayasa’nın 128. maddesi yönünden yapılacak denetime de engel oluşturmaktadır. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle kural Anayasa’nın 10. maddesi yönünden de incelenmiştir. Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmektedir. Bu yasak, birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenleme, eşitliğe aykırılık oluşturur. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Dava konusu kuralda, denetimlerin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerince yapılması halinde masrafların ilgililere ait olacağı belirtilmiştir. İnceleme ve denetimin EPDK tarafından yapılması halinde denetlenen bakımından mali bir külfete yol açmamakta iken söz konusu denetimin EPDK tarafından yetkilendirilen denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak yaptırılması halinde denetim masraflarının denetlenenden alınması sonucuna yol açan düzenleme, denetlenenler yönünden aynı hukuki konumda bulunan şirketlere farklı işlem ve yükümlülükler getirilmesi sonucunu doğurmakta ve eşitlik ilkesine de aykırı bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu kural, Anayasa’nın 2., 7. ve 10. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Hicabi DURSUN bu görüşe katılmamıştır. Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşe farklı gerekçeyle katılmıştır. C) 6094 Sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle, 5346 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine Eklenen Beşinci Fıkranın İncelenmesi Dava dilekçesinde, çeşitli yasa ve kararlarla korunan alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulmasının bu alanların korunma gerekçelerine aykırı bir durum olduğu, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesisleri kurulması ile bu alanların niteliklerini kaybedeceği, üstün biyolojik çeşitlilikleri, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırmaları nedeniyle korunan alanların sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamanın gereği olduğu, korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenlemenin zaten sınırlı ve dar ölçekte olan koruma alanlarının tahrip edilmesine neden olacağı, enerji sektörünün taleplerinin kamu yararından üstün tutulmasının Anayasa’nın 2., 17., 56. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenilen kural; milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verileceğini öngörmektedir. Kuralda yer alan milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit alanları; Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Orman Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Kara Avcılığı Kanunu’nda getirilen hükümlerle özel olarak korunan alanlardır. Bu alanlarda yapılaşmaya gidilebilmesi, öncelikle söz konusu Kanunlarda böyle bir yapılaşmaya olanak tanınmasına ve bu doğrultuda yetkili makamlarca izin verilmiş olmasına bağlıdır. İptali istenilen kural, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulabilmesi bakımından yukarıda anılan Kanunlarda öngörülen düzenlemelerin uygulanma zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bir başka deyişle, 6094 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit alanlarında ilgili mevzuat uyarınca kurulması mümkün olmayan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir elektrik üretim tesisinin, 6094 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle kurulabilmesi mümkün değildir. Dava konusu kuralda, belirtilen alanların niteliğine göre ilgili Bakanlık veya koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla bu alanlarda yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verileceğinin belirtilmesi, yetkili makamların olumlu görüş ya da bu olumlu görüş üzerine tesis kurma izni verirken, çevre mevzuatı hükümlerinden bağımsız hareket edebilmelerine olanak tanımamaktadır. Bu bağlamda, iptali istenilen kuralda yer alan “izin verilir” ibaresi, mevzuata ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın mutlak izin verme zorunluluğunu ifade etmemekte, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu mevzuata uygun talepler doğrultusunda izin verilebileceği anlamını taşımaktadır. Belirtilen niteliği dolayısıyla dava konusu kural, hukuk devleti ilkesine, sağlıklı ve dengeli yaşam hakkına ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına aykırılık oluşturmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 17. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 166. maddesi ile ilgisi görülmemiştir. VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: A) 4. maddesiyle 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün yürürlüğünün durdurulması isteminin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, B) 1- 1. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” ibaresine, 2- 5. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkraya, yönelik iptal istemleri, 5.7.2012 günlü, E. 2011/27, K. 2012/101 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve ibareye ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDİNE, 5.7.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. VII- SONUÇ 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un: A- 1. maddesiyle, 10.5.2005 günlü, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (11) numaralı bendinde yer alan “... kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim ...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, B- 4. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Hicabi DURSUN’un karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, C- 5. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 8. maddesine eklenen beşinci fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 5.7.2012 gününde karar verildi. FARKLI GEREKÇE 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yasa’nın 4. maddesiyle 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinin “veya gerektiğinde masrafları ilgililere ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir.” bölümü ile ikinci cümlesine ilişkin karar gerekçesine Anayasa Mahkemesi’nin 13.1.2011 günlü E.2007/2 K.2011/13 sayılı kararın da 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 15. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “özel hukuk tüzel kişilerine” ibaresine ilişkin gerekçede belirtilen görüşler doğrultusunda farklı gerekçe ile katılıyorum. KARŞI OY YAZISI 29.12.2010 günlü, 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesiyle, 5346 sayılı Kanun’un 6. maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 6/C maddesinin son fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “...veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” bölümünün Anayasa’nın 7. ve 10. maddelerine aykırı olduğuna karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlık görüşü alınmak suretiyle EPDK tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenmesini Anayasa’ya aykırı görmüştür. Mahkeme’nin çoğunluk görüşüne göre, yasama organı denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlemek zorundadır. Mahkeme, çerçevesi kanun ile çizilmeden yürütme organına yetki verilmesini Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırı bulmuştur. 1982 Anayasası’nın 47. maddesinin son fıkrasında 13.08.1999 tarihli ve 4446 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile yapılan değişiklikle “Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.” hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre idarenin üstlendiği yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmesi ile gerçek ve tüzel kişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceğinin kanunla belirleneceği düzenlenmiştir. Hükümde, hangi türden faaliyetlerin kamu hizmeti olarak görülebileceği düzenlenmediği gibi, hangi türden faaliyetlerin İdarece üstlenileceği veya yürütüleceği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla bu iki noktada yasa koyucunun, Anayasa’nın diğer hükümlerini de dikkate alarak bir takdir hakkı bulunduğu açıktır. Bir hizmetin “niteliği gereği” kamu hizmeti olduğu anlayışı çağdaş demokratik hukuk ilkeleriyle bağdaştırılamaz. Bu itibarla somut Anayasa hükümleri dayanak gösterilerek bir Anayasal kamu hizmeti kategorisi yaratılarak ve bunların dışındaki kamu hizmetlerinin belirlenmesi veya kamu hizmeti olmaktan çıkartılması siyasi iradenin takdirine bırakılmalıdır. Öte yandan Anayasa’da kamu hizmeti olarak yürütülmesi zorunlu tutulan hizmetlerin mutlaka devlet veya diğer idari birimlerce bizzat yürütüleceğini söylemek de pozitif hukuk açısından mümkün görünmemektedir. Örneğin ulusal güvenlik, kamu düzeninin sağlanması ve adalet hizmetlerinin sağlanması Anayasa hükümlerine göre zorunlu olarak kamu hizmeti sayılmakla birlikte bu hizmetlerin mutlaka devlet tarafından bizzat yerine getirileceği anlamına gelmemektedir. Aksi düşünce bazı ulusal güvenlik hizmetlerinin köy korucuları eliyle yürütülmesini, bazı kamu düzeninin sağlanmasına ilişkin hizmetlerin özel güvenlik kuruluşlarınca ve adalet hizmetlerinin tahkim usulü ile özel kişilere de gördürülüyor olmasını açıklayamayacaktır. Anayasa’nın 128. maddesinin birinci fıkrası ise yasa koyucunun kamu hizmeti olarak belirlediği hizmetlerin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğini düzenlemektedir. Dava konusu, 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin kuralda EPDK’nın genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu denetim yetkisi konusunda EPDK’nın sahip olduğu hakkın devri söz konusu olmayıp, bir kamu hizmetinin özel şirketlere gördürülmesi söz konusudur. Kural, “denetim yetkisinin devrini” kapsamaması nedeniyle ortada denetim yetkisinin devri yönünden iptali gerekli kılan bir Anayasal neden de bulunmamaktadır. Anayasa’nın 47. maddesinin dördüncü fıkrası yasa koyucuya, kamu hizmetlerini özel hukuk rejimine tabi tutarak özel kişilere gördürme konusunda açık bir takdir yetkisi vermektedir. Nitekim dava konusu kural ile 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına olanak verilmiş, Anayasa Mahkemesi de böyle bir hizmet alımını Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Mahkeme dava konusu kuralı, yasama organının denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlememesi nedeni ile iptal etmiştir. Ancak yasama organının denetim şirketlerinin yetkileri ile denetimle yetkilendirilmelerine ve bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarına ilişkin temel ilkeleri belirlemesi zorunluluğunun anayasal dayanağı bulunmamaktadır. Yasa koyucu, Anayasa’nın 47. maddesinin dördüncü fıkrasına uygun olarak 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasını uygun görmüştür. Böylece bu hizmetin özel kişilere özel hukuk hükümlerine göre gördürülmesine olanak verilmiştir. Yasa koyucunun denetim şirketlerinin hukuksal yapılarını, gördürülecek işe göre bu şirketlere verilecek yetkilerini kapsam ve niteliğini ve yine yaptırılacak işe göre bu şirketlerce yapılacak denetimin usul ve esaslarının belirlenmesini yürütme organına bırakması, yasama organının takdir yetkisi kapsamındadır. Öte yandan bu şirketler, şirketler hukukuna tabi oldukları gibi, bu nitelikteki sözleşmeler de borçlar hukuku kurallarına tabidir. Ayrıca idare ile şirket arasında yapılacak sözleşmelerin hazırlanmasında 5346 sayılı Kanunun tüm hükümlerine riayet edilmesi de yasal bir zorunluluktur. Başka bir deyişle özel hukuk sözleşmesi ile denetim işini gördürecek olan EPDK’nın, o hizmetin özelliği gereği çıkabilecek tüm sorunları ve bu bağlamda tek taraflı değişiklik ve fesih konularını önceden belirleyip sözleşmeyi 5346 sayılı Kanun’a, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na, 4735 sayılı Kamu İhaleleri Sözleşme Kanunu’na ve diğer ilgili kanunlara uygun hazırlaması zaten bir zorunluluktur. Bundan başka, itiraz konusu kuralda açıkça belirtildiği gibi yapılacak inceleme ve denetim “lisans kapsamı” ile sınırlı olacağından, EPDK ile denetim şirketleri arasındaki sözleşmelerde elektrik üretimi yapan tesislerin lisanslamasına ilişkin mevzuat ile lisans hükümleri de gözetilmek zorundadır. Bu itibarla EPDK ile denetim şirketleri arasında imzalanacak anlaşmaların çerçevesinin ayrıca özel bir kanunla çizilmesi zorunluluğunun Anayasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Kapsamında, hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi, gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını bulunduran yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi amacı ile kurulacak elektrik üretim tesislerinin kuruluşundan faaliyetine kadar her aşamada mevzuatta öngörülen izin, ruhsat ve lisans dahilinde EPDK tarafından inceleneceği ve denetleneceği iptal edilen bölümün önceki kısmında yer almaktadır. İptal edilen kısım ise “veya gerektiğinde” ibaresiyle başlamaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları gibi geniş bir alanın kurum bünyesinde kurulacak denetim teşkilatı ile her zaman etkin ve verimli bir denetimin yapılabilmesi ekonomik ve rantabl değildir. Bu alandaki denetim yetkisinin EPDK’nın tekeline bırakılmasıda dünya gerçekleri ile örtüşmemektedir. Esasen dinamik bir kavram olan ve dünyadaki standartları sürekli değişme ve gelişme gösteren denetimin yasal çerçevesinin oluşturulmasının zorunlu olarak istenmesi durumunda dahi bunun her mümkün olamayacağı açıktır. Sonuç olarak öteden beri bazı kamu hizmetlerinin esas itibariyle özel hukuk hükümlerine tabi olması gerektiği savunulmaktadır. Bu görüşün giderek Türk hukukunda benimsenmeye başlamasının bir sonucu olarak endüstriyel ve ticari nitelikteki bazı kamu hizmetlerine özel hukuk hükümleri uygulanmaya başlamış, “kamu hizmetlerinin en verimli ve etkin biçimde işletilmesi gereği”nden hareketle, kamu hizmetlerinin gördürülmesi konusunda idareye geniş bir takdir yetkisi tanıma eğilimi artmaktadır. Bu itibarla 5346 sayılı Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetiminin EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın almak suretiyle bu şirketlere yaptırılmasına ilişkin usul ve esasların kanun ile değil de Bakanlık görüşü alınmak suretiyle EPDK tarafından çıkartılacak yönetmelikle düzenlenmesine ilişkin kuralda Anayasa’ya aykırılık bulunmamaktadır. Anılan gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.